GRETA THUNBERG

Cengiz Akgün

Dünyanın en ağır insanlık dramlarından birinin yaşandığı İsrail saldırısı altındaki Gazze Şeridi’ne dair küresel sessizliğin her an kalınlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Bu derin ve rahatsız edici sessizliği yırtıp geçen birkaç sesten biri ise, daha önce iklim krizi aktivizmiyle tanıdığımız genç İsveçli Greta Thunberg oldu.

Sumud filosunda yer alan Thunberg’in Filistin ve Gazze konusundaki mücadelesi, onun eylemlerini izleyen herkes için takdire şayan bir samimiyet dersi sunuyor. Bir aktivistin mücadelesi, ancak tamamen insani bir vicdanla yapıldığında gerçek anlamda karşılık bulur. O, siyasi veya kişisel bir kariyer planının parçası olarak değil, yalnızca o topraklarda yaşanan İsrail soykırımını en sert dille açıklama sorumluluğuyla hareket ediyor.

Bugün, siyaset ve medya dünyası, acıların üzerinden bile kişisel popülarite devşirmeye çalışan "şovmenler" ile dolu. Birçok ismin, en kritik insani meseleleri dahi kendi "markaları" için bir basamak olarak gördüğüne tanık oluyoruz. İşte bu noktada, Thunberg’in duruşu bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor.

Anımsayacağız gibi Sumud filosunda yer alan ve sınır dışı edilen birileri pişmiş kelle gibi sırıtarak sosyal medya yayını yapmış ve büyük tepki çekmişti.

Greta Thunberg ‘in yaşadığı zorluklar veya baskılar sonrasında dahi sosyal medya sayfalarını "kişisel prim" malzemesi olarak kullanmaması, eyleminin temizliğini kanıtlayan en güçlü işarettir. O, ne bir dram kraliçesi gibi 32 dişini gösterip mağduriyetini bir şova dönüştürüyor ne de Gazze üzerinden kendine yeni bir aktivist taht kurmaya çalışıyor. Onun tek gündemi, dikkatleri Filistin'de yaşanan insani felakete çekmek.

Thunberg’in Gazze’deki mücadeleyi sahiplenmesi, bir aktivistin insani duygularla yaptığı eylemlerin dünya çapında nasıl ses getirebileceğinin en somut örneğidir. O, dünyanın büyük güçlerinin görmezden gelmeyi seçtiği bir konuya ışık tutuyor ve uluslararası toplumun vicdanını rahatsız ediyor. İklim krizinde olduğu gibi, Gazze yaşanan soykırım ve katliam konusunda da onun kararlılığı ve net dili, birçok kişiyi rahat koltuklarından kalkıp bu konuyu konuşmaya zorluyor.

Bu genç aktivist, bize şunu hatırlatıyor: Gerçek aktivizm, sonuç getirmeyen bir şov değil, tüm dikkatleri o soruna veya konuya çekmeyi başaran bir görevdir. Onun mücadelesi, acının politik bir araç değil, acilen durdurulması gereken bir gerçek olduğunu yüzümüze vuruyor. Ve bu, takdirin ötesinde, hepimizin örnek alması gereken bir ahlaki duruş gerektiriyor. Vicdanın prim yapmayı reddettiği bu mücadele, tarihe not düşülecektir.

Katil İsrail ise ancak böyle samimi insanlar sayesinde bir gün tamamen yenilecektir.