GEBZE GELECEĞİNİ ARIYOR

Cengiz Akgün

İrili küçüklü 2 bini aşkın sanayi kuruluşu, hızla çoğalan nüfus, çarpık yapılaşma ile kesintisiz anılan Gebze’ye yepyeni bir kimlik, vizyon vermenin zamanı geldi hatta geçiyor bile.

Bu karmaşık sorunlarla 50 km öteden idare edilen Gebze’nin istenildiği gibi yaşanılabilir bir kent olarak gelişmesi ve doğru şekilde büyümesi mümkün değil

Gebze’de yaşamayanlar Gebze’yi hiçbir özelliği, vasfı olmayan sıradan bir kasaba olarak biliyor veya çok sayıda fabrikanın bulunduğu bir sanayi mıntıkası.

Son 30 yıl içinde gazeteci olarak Gebze’nin ne kadar kenara kıyıya itildiğini, basmakalıp bir ilçe olarak kalması adına bizatihi iktidarlar ve yerel yönetimlerin ne denli çaba harcadığını şahsen görerek tanık oldum.

Belki 1990’lu yılların ikinci yarısında Gebze’nin il olması adına yapılan çalışmaları bir nebze ayrı tutulabilir.

Geçtiğimiz günlerde Ankara’dan bir arkadaşımla sohbet ederken kendisini Gebze’ye davet ettim ve ilçemizle ilgili olarak bazı tarihi yerleri anlattım.

Gebze’ye hiç gelmediğini sadece sanayinin bol olduğu bir yer olarak bildiğini söyledi.

Olay da budur zaten.

Gebze hava kirliliği, sürekli göç alan, sıkıntıları her gün çoğalan bir sorunlu kent olarak algılanıyor.

Son dönem birde göçmen işgali altında!

Belki yerel yönetimlerde az da olsa iyi niyetli olarak kimi konularda çözüm için çaba göstermiş olabilir ne var ki yerinden yönetimin olmadığı her sonuç çözümsüzlüğe çıkıyor.

Oysa Gebze’nin gerçekten çok kayda değer tarihi bir geçmişi var.

Gebze eski çağlardan itibaren sürekli mühim bir yerleşim alanı olmuş. Bizans ve Osmanlı dönemin coğrafi ve stratejik önemi sahip bir bölge olmuş.

Osmanlı’nın İstanbul’u başkent yapmasından sonra Gebze savaşlarda Osmanlı ordusunun ilk dinlenme ve mola verdiği bölge olmuş, ordu Gebze üzerinden sefere gidermiş.

Yine ulaşım da Gebze en önemli menzil konumundaydı.

İstanbul’dan yola çıkan kervanlar ilk molayı Gebze’de verir daha sonra yollarına devam ederlerdi.

1523’de Çoban Mustafa Paşa tarafında yaptırılan külliye Gebze’nin aslında ne önemli bir konuma sahip olduğunun da göstergesidir. Külliye döneminde adeta Gebze Üniversitesi gibi işlev görmüş kompleks gibiydi. İçinde kütüphanesi, eğitim verilen odaları, şifahaneleri, yemek odaları, kervansarayı, camisi ile müthiş bir yapıdır külliye.

Ne var ki tüm bunlara karşın Gebze hala kasaba gibi anılmaya devam ediyor!