GAZETECİLİĞİN “ZOR” SINAVI...!

İsmail Kadı

Bizim meslek erbabı yine zor bir sınavdan geçiyor.

Bu işin iki boyutu var.

Birisi yandaşlık ile suçlanmak diğeri ise hain olmakla yaftalanmak!

Özellikle sosyal medyadaki akıntı insanları iki kutuptan birini tercih etmeye zorluyor.

Ortada gazetecilikle ilgisi olmayan bir dizi sorular dolanıyor.

Örneğin, “son günlerde sıkça gündeme getirilen Reza’nın durumu mevcut iktidarın mı sorunu yoksa milli bir dava mı olduğu tartışması” olarak devam ediyor.

Siyaset bu konuda önemli bir tercih yapabilir.

Hislerimiz belli bir yönde olabilir.

Ancak gazeteciliğin ve gazetelerin böyle bir lüksü olamaz.

Bizim yaptığımız iş iğne ile kuyu kazmakla eşdeğer durumdadır.

En azından prensip ve kurallar bunu gerektiriyor.

İşin başından kestirip atmak “bu bir milli meseledir”deyip her iddiayı reddetmek akılcı bir durum değildir.

Gazetecilik nerede başlar, nasıl sonuçlar verir.

Buarada pek çok konuyu görmezden gelmek bu iki tavırdan pek farkı yok.

Yapılan haber kadar gizlenen, görmezden gelinen haberde taraf olmak ve tavır koymak olarak görülebilir.

İşin en önemli tarafı Reza konusunda “gazetecilik mesafesi ne olmalıdır”? sorusunda saklıdır.

Baştan ifade etmeye çalıştığım gibi basit bir sağlama yapmakta fayda var;

Çok değil, hafızalarımızı şöyle bir geçmişe doğru yolculuğa çıkartalım.

Bir kaç yıl önce yandaş bir televizyon ekranında Türk Bayrağı önünde bir kahraman edasıyla kasıla kasıla “ülkenin cari açığının %15’ini ben kapattım” diyen “hayırsever” işadamı olarak lanse edilen Reza Zarrab’ın sözlerinin ne kadarına inandık.

Buna karşılık işlerine gelen bir kısım medya mensubu inandı yada inanmış gibi davrandı.

Peki şu anda ABD mahkemelerinde deyim yerindeyse yalan yanlış konuşan Reza Zarrab’ın söylediklerine harfiyen inanmak için elimizde hangi veriler bulunmakta!

Oysa konuşan kişinin kumaşı belli...

Her söylediğinden şüphe etmek için elimizde bir geçmişi var.

Öyle ise bu gelişmeleri titizlikle takip edip bir gazetecilik sorumluluğu içerisinde hareket etmek lazım.

Henüz dava devam ederken iddialar ağızdan çıktığı anda “şöyle olmuş, böyle olmuş” gibi peşin hükümle kanaat belirtmek gazetecilik açısından çok gerçekçi değil.

Anlatılanların külliyen yalan manasında gazetecilikle ilgisi olmadığının altını çizmek lazım.

Bu süreç çok daha su götürür demek daha gerçekçi olur.

Hep birlikte bekleyip göreceğiz...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.