Gazeteciliği “iks” kuşağı batırdı. “Y/Z” kurtaracak

Aktan Uslu

Google’da çeşitli kaynaklara şöyle bir göz attım.

Rivayet odur ki..

Şahsımın da aralarında bulunduğu, 1965 – 1979 arası doğumlular “iks/X” kuşağı oluyor.

Bu kuşağın bir diğer özelliği büyük kısmı 12 Eylül 1980 askeri darbesi dönemine çocukluğunda denk gelmiş..

O dönemin baskıcı, totaliter, kitap yakmak, yasaklamak başta olmak üzere toplum üzerindeki baskının zirve yaptığı bir sürece denk geldiklerinden, “Yitik veya kayıp kuşak” diye tanımlandıkları da olur.

1980 – 2001 arası doğumlular “Y”;

2000 -2020 arası doğumlular “Z” kuşağı kapsamındadır.

 Ve önemli bir detay..

22 Aralık 2018 tarihli Anadolu Ajansı haberinde yer alan bilgiye göre;

Amerikalı yatırım bankası Morgan Stanley’in yaptığı araştırmaya göre  Z kuşağı, 2019’da dünya nüfusunun yüzde 32’sini oluşturacak. Şu an (2018) bu kuşağın çoğunluğu hala öğrenci olsa da 2020 (iki yıl öncesi) yılına kadar dünya çapında iş gücünün yüzde 38’inde Z kuşağı yer alacak.

**

06 Eylül Salı günü Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin mezuniyet törenine fakültenin gazetecilik bölümünden bu yıl mezun olan genç mesai arkadaşım Arzum Kaymış’tan bahaneyle katıldım.

Marmara Üniversitesi; 12 Eylül Pazartesi gününden itibaren başlayacak yeni eğitim öğretim dönemine 11’nci sınıf öğrencisi olarak başlayacak kızım Deniz’in de ilgisini çekiyor ama sadece ilgisini çekiyor..

Şöylekine;  

Şahsımdan sebep ve ilhamla gazeteciliğe heveslendiği yıllarda, “O zaman üniversite sınavında Marmara İletişim’i tercih edersin” dediğimde geri dönüşü fazla uzun sürmedi: “Eve yakın orası…”

Zaman zaman duyardım, başıma geldi.

Kuşak farkı gözetmeksizin dönemin liselileri üniversite için sıra tercihe geldiğinde ikametlerine/ailelerine toplu taşıma mesafesinde olan üniversiteleri/fakülteleri…

Ülkemiz sıralamasındaki yerine, diplomanın üzerindeki üniversite mührünün olası etkisine aldırmadan kafadan eliyor.

İllaki en az iki il aralığı mesafede olacak ve tahsil hayatları boyunca o şehirde, her türlü zorluğuna göğüs gererek, ailelerinin gözünden gönlünden uzakta geçirecekler.

Annesi vazgeçirene kadar hedef meslekleri arasında gazetecilik de yer alan kızımın son birkaç yıldır değişikliğe gitmediği hedef mesleği; öğretmenlik.

Hedef üniversiteleri arasında İzmir, 9 Eylül’de var.

Bu yorumu yazdığım gün, bugün (10 Eylül 2022) birlikte İstanbul maceramız olacak baba, kız.

Marmara Üniversitesi’nin Göztepe’deki kampusuna, 06 Eylül’deki törenin ardından çıkışta giriş kartımı iade edip nüfus cüzdanımı geri almayı unutmamdan sebep uğrayacağız. İçerisinde –engel yoksa- gezeceğiz.

Büyülü ortamına kapılıp da 9 Eylül tercihini Marmara’ya çevirirse şahsım adına, “Ya ba da ba düüü…” o zaman.

Oturduğumuz ilçeye, bölgeye hepi topu 35-40 kilometre mesafedeki üniversiteye kapağı atarsa, aile bütçemizin barınma başta olmak üzere çok önemli bir gider kaleminden tasarrufu demektir, malum.

Ama bu meselenin ekonomik boyutu.

Kızım gazetecilik, öğretmenlik… veya hedef mesleğini değiştirdi, güncelleşen hedef mesleği üzerinden Marmara’yı tercih etti.

Acayip mutlu olurum.

İletişim fakültesinin mezuniyet töreni ilk 11.30 idi. Ben 11.00 sularında Göztepe kampusunda idim. Sonra; uzak mesafeden gelecek öğrenciler ve ailelerinden ötürü 14.00’e çekilmiş.

Meslek hayatımda ilk kez, bir gerekçeyle aksayan bir etkinliğe sinir olmadım..

Bu üç saat daha fazla gözlemde bulunulma fırsatı demekti ki gözlemde bulunulacak yer de yine hatırlatırım, Marmara Üniversitesi..

En azından yorumun bu bölümünde şunu ifade etmek isterim..

Marmara Üniversitesi’ne mevcut haliyle Hakkâri’ye konuşlandırsınlar.

Kızıma, “Yaz orayı. Yurt bulamazsak, kiralık ev bulamazsak ev alalım sana Hakkâri’den” derim.

Yetiştirdikleri öğrenciler şahsında kanaatim odur ki hangi alanda olursa olsun, insan yetiştiriyorlar, önce insan.

Mezuniyet töreniyle birlikte beş saatten fazla uzun süre geçirdim.

Mezun öğrencilerinin bir kısmıyla sohbet etme fırsatı buldum..

Kız kıza, erkek erkeğe veya karma grupların kulağıma takılan sohbetlerinde argo terimler, neredeyse hiç yok.

Bu bence önemli bir detay..

Hala ve ne yazık ki; yeni yeni konuşmaya başlayan çocuğuna argo terimleri söyletmeye çalışıp da çocuğundan o ifadeleri duymaya başladığında övünen yurdum ebeveynlerini de göz önüne tuttuğumda..

Bunda elbet onları yetiştiren ailelerinin payı, etkisi de göz ardı edilemez. Kaldı ki ahlakı merkeze aldığımızda, eğitim ana karnından çıktığımız an itibariyle aileden başlıyor..

Ancak kademe kademe; ana sınıfı/okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve nihayetinde üniversite eğitimlerinde öğretmen ve eğitmenin çok büyük etkisi olduğunu savunanlardanım.  

An itibariyle kelimesayar 600 bantlarında geziyor.

Bu yorumun ana konusu başlıktan da anlaşılacağı üzere mesleğimiz ve ülkemizde genelinde beni hayli endişelendiren ahlaki, etiksel çürümenin yansımaları..

Geleceğe dair bir umut ışığı ararken Marmara İletişim’in mezuniyet töreninde o ışığı gördüm.

Arkası yarın diye yazan yerlerim ağrıyor!

Çünkü yarın pazar ve yarın pazar gününün doğasına has, kafamda tasarladığım bir yorumum burada olacak.

Arkası öbürsügün diyorum..

Şimdilik, başka da bi’şi demiyorum.    

**