Çarşamba akşamı gazeteden çıktım eve doğru gidiyordum.
Yeni çarşı girişinde polis geniş güvenlik önlemi almıştı.
Bir anda ne olduğunu merak ettim.
Akbank kavşağına geldim, polis ve panzer sayısının arttığını gördüm.
Ortada olağan üstü bir durum vardı.
Ancak bu kadar geniş polisiye önleme ilk defa tanık olmuştum.
Bugüne kadar yapılan yürüyüşlerde bu denli geniş güvenlik önlemi görmedim.
Telefonla ulaşabileceğim sendikacıları aradım, akşam saat 18:30’da yeni çarşının girişinden kent meydanına kadar yürüyüş yapılacağını öğrendim.
Ben de aracımı evin önünde bıraktım yürüyüşün başlayacağı noktaya geldim.
Epeyce protestocu toplanmıştı.
Barışcıl bir yürüyüştü.
Yürüyüşü ÖDP, EMEP, HDP, Eğitim-Sen’in yer aldığı siyasi partiler ve sendikalar düzenlemişti.
AKP hükümetinin ısrarla çıkartmak istediği iç güvenlik yasasının geri çekilmesi isteniyordu.
Atılan sloganlar, “baskı ve sıkı yönetim istemiyoruz, özgürlükler kısıtlanmasın” yönünde oldu.
Yürüyüş sırasında bazı gelişmeler dikkatimi çekti.
Polisi son derece gergin gördüm.
Protestocu grupta oldukça gerilimliydi.
Sohbet ettiğim insanların bir çoğu gelecekle ilgili kaygılarını dile getirdi.
CHP Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iç güvenlik yasasının geçmemesi için yoğun mesai sarf ediyor.
Ancak gel gör ki Gebze’de CHP’nin atama yönetimi protesto yürüyüşü yapıldığı saatlerde partinin ışıkları sönüktü.
Adeta “bu iç güvenlik yasası bizi ilgilendirmez” görüntüsü vardı.
CHP’nin görevden alınan seçilmiş ilçe başkanı Avukat Recep Dursun ile Yüksel Genç protesto yürüyüşüne destek verenler arasındaydı.
Anadolu’da sıkça kullanılan bir atasözü var, Etliye de sütlüye de karışmayan siyasetçi günü geldiğinde yalnız bırakılır!
CHP bu yalnızlığı Gebze’de şimdiden tercih etmiş görüntüsü verdi.
Küçük olsun benim olsun hesabını yapanlara ithaf olunur!
Emek ve demokrasi yürüyüşüne destek vermeyenler elbette eleştiri oklarını üzerine çeker!
Bundan kimse gocunmasın...
Bizden hatırlatması...