Edepsizlik üzerine (2) !...

 

 

Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yaşanan gerginliğin, topluma hiçbir yarar sağlamayacağı konusunda aynı düşündüğümüz milyonlarca insan var.

Başbakan’ın 17 Aralık süreci sonrası yaşadığı gerginlik ve siyasi hazımsızlığın yansıdığı törende TBB Başkanı Metin Feyzioğlu için kullandığı ‘’edepsizlik yapıyorsun’’ ifadesi, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının açık işaretiydi.

Başbakan’ı geren o konuşmanın özet içeriğini birlikte irdelemeyi sürdürelim…

‘’Demokrasilerde siyasi partiler, iktidara, yargı tarafından denetlenmeyi peşinen kabul ederek talip olurlar. Elbette bu denetim siyasi değil, hukuki bir denetim olmalıdır. Şu halde yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, etkinliği, güvenilirliği, her insan için ekmek kadar, su kadar, hava kadar yaşamsal önemdedir. Türkiye’de görevini sorumluluk duygusuyla, fedakârca yerine getirerek adalet dağıtmaya çabalayan binlerce avukat, hâkim ve savcı vardır. Kuşkusuz insanın söz konusu olduğu her yerde insandan kaynaklanan sorunlar da olur. Bu sorunların hiçbiri çözümsüz değildir. Yapılması gereken, yargıya, yargı dışı her türlü müdahaleyi önleyen, güvenilir bir sistemin kurulmasıdır. Bu görev hepimizindir. Çözümler kavga ederek değil, konuşarak bulunur.’’

Feyzioğlu’nun avukatlık yasası düzenlemesi konusundaki değinmelerini geçiyorum.

Danıştay Kanunu Tasarısı’na da değinen Feyzioğlu, şöyle devam ediyordu:
’’TBMM Adalet Komisyonu tarafından son şekli verilen idari yargıda belirleyici olan İdari Dava Daireleri Kurulu ve Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun yeniden yapılandırıldığı Danıştay Kanunu Tasarısı’nda, ihale, kamulaştırma, özelleştirme, kıyıların korunması, ÇED raporları ve kentsel dönüşüm gibi sorunlu alanlara dair idari işlemler ile kararlardan doğan uyuşmazlıklarda, dava ve temyiz sürelerinin kısalmasına, idarenin bu işlem ve kararlarına ilişkin verilen yürütmenin durdurulmasına itiraz yolunun kapatılmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Bu yanlışlıkların kanunlaşmaması için bireyin en önemli güvencelerinden olan Danıştay’ın ve ilgili herkesin gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

Öte yandan idari yargı kararlarına uyulmasında gecikme gösterilmesi veya bazen hiç uyulmaması, yurttaşları idari yargının güvencesinden fiilen yoksun bırakmaktadır. Hukuk devletinde, idare, mahkeme kararlarına, bu kararların içeriğinden memnuniyet duymasa da uymak zorundadır.

Bu konuda son olarak, Danıştay’ın emsal teşkil eden kararlarının idarece benzer olaylara çekinmeden uygulanması hem yurttaşları önemli sıkıntılardan kurtaracak hem de dava sayısı ciddi şekilde azalacaktır.’’

Siber suçlarla ilgili yasal düzenleme de konuşma metninin can alıcı noktalarındandı. Şöyle ki;

‘’Son dönemde yaşadığımız ve geçmişin yasakçı zihniyetini çağrıştıran sosyal medyaya yönelik idari veya yargısal engellemeler, Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’a aykırıdır. Üstelik erişimi top yekûn engellemek teknik olarak da mümkün değildir. Yani atılan taş, zedelenen itibara değmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin ihlali tespit edici kararları isabetli olmuştur. Bunu hepimiz soğukkanlılıkla değerlendirmeli, eleştirilerimiz varsa yapıcı biçimde ortaya koymalıyız. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Bu zarar, ortak zarardır.’’

 

 (Sürecek)