DÜŞMANKEN DE ASİL KALABİLMEK

 

İngiltere kralı Atatürk’e yazdığı kısa mektuba, “ … asil düşman…”diye başlıyordu. Bu sözü daha önceleri duymama rağmen, iki gün önce Anıtkabir’de okuduğumda bir başka etkilendim.

Bir insanın asil düşmanının olması, asil bir dostunun olması kadar önemli ve faydalı da, asil dostu da düşmanı da bulmak zor…

 Kuşkusuz, asil bir düşman, asil bir ruha sahiptir.

Asil kelimesi, asıl sözcüğünden geliyor. Yani özüne uygun davranan, aslı gibi olan manasında… Şüphesiz insan, düşünebilme yeteneği ile başka varlıklardan ayrılır. Düşünebilme yeteneği ise, insanı ‘insan olma’ değerleriyle yüce bir yerde konumlandırır.

17.yüzyılda Spinoza, asil bir ruha nasıl sahip olunabileceğini düşünmüş. İnsanın başından geçen iyi ya da kötü olayların insanın asil bir ruha sahip olmasında etkili olmadığını fark etmiş.

Ona göre, insanın doğru bir yolda ilerleyebilmesi için kendi doğasına sadık kalması gerekir. Bunun için de özgür bir ruha sahip olmalı.

Spinoza, asil bir ruha, özgür bir ruhla ulaşılabileceğini söylerken, zenginlik, şan, şeref ve güç peşinde olanların asla asil bir ruha sahip olamayacağını ve hatta bunların özellikle engel oluşturduğunu belirtir. İnsanın davranışlarındaki temel hedef maddiyat, güç, ün ise, bu insanın özgür ve dolayısıyla asil olduğundan bahsedilemez. Ancak, temel amaç zulme ve haksızlığa karşı durarak elde ettiği bir şan-şeref varsa ki-Atatürk ve birçok tarihi kişilik var- tam da bunların asil ruhlarından bahsedilebilir.

Tanrının insana bahşettiği en önemli özellik düşünebilme yeteneğidir. İnsan, düşünürken de düşüncelerini davranışa ve tavra dönüştürürken de, insan olabilme vasfına uyabildiği sürece doğru yoldadır.

Spinoza, 'doğru' yaşayabilmek için, özgürlüğün önemini vurgular ve insanın özgür düşünebilmesini iki şeyin etkisinden korunması gerektiğini söyler.

  Paranın etkisinden ve dini, sadece kurallar biçimine indirgeyip özgürlükçü özünden soyutlayan kilisenin etkisinden.

Ona göre, özgür düşünebilmek ve davranabilmek, asil ruh yolunda öncelikli adımdır. Gerçek asil ruhlular ise, özgürlüğü yalnızca kendisi için değil başkaları için de isteyip bu uğurda mücadele verenlerdir.

Çoğu zaman, özgürlükle serbestliği karıştırırız. Serbestlik; kuralsız, ilkesiz, sadece arzuların emrinde olunan bir başıboşluktur. Özgürlük ise, bilinçli bir yaşam felsefesidir. İnsanın kendine ve diğer insanların varoluşlarına duyulan saygının dışa vuruluş biçimidir.

 Asil dostlara olduğu gibi düşmanlara da rastlanabilir. Ancak günlük ve sıradan yaşamlarımızda asil bir düşmanla karşılaşmak pek mümkün olmasa gerek. Ne zaman düşman veya düşmanvari insanlarla yolumuz keşişse, irili ufaklı tuzaklara da hazırlarız kendimizi. Oysa asil düşman, tuzak kuran değil de, düello yapabilme cesaretini gösterebilendir.