Düş ile Gerçek Arasında Bir Melankoli: ‘’Siyah Kapaklı Defter’’

Halil Yeni

Çok eski bir terimdir melankoli sözcüğü. Genel hatları ile üzgün ve umutsuz olmayı ifade eder. Aynı zamanda iç “sıkıntısı”, “kara”, “kasvet” manalarını da taşır. Mecazi olaraksa, aşırı hassas, duygusal ve kırılgan kimse anlamına gelir.

Net bir tanımını yapamasam da, edebiyat alanında melankoli ise; yazarın, ruhsal durumlardan yola çıkarak duygu bozukluğu üzerine kurduğu, buhranlı karakterlerin, toplumdan çekilme, tek başınalığı seçme, iç dünyasına yönelmesiyle kaleme alınmış yazınsal metinler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu yazınsal metinlerden birini geçtiğimiz günlerde okuma imkânı bulabildim. Edirne Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin gerçekleştirdiği o sıcacık Nâzım Hikmet anmalarının birinde tanıştık Görkem İlhan’la. Önce selamı, sonra yeni çıkardığı ‘’Kara Kapaklı Defter’’ adlı kitabı çıka geldi. Bir solukta okuyup bu yazıyı yazmaya karar verdim.

***

Kitapta ilk dikkatimi çeken şey yazarın ifade olgunluğuydu. Yirmi dört yaşında genç bir yazar olmasına rağmen Görkem İlhan’ın gelişkin bir dili vardı. Sıradan insanların başlarından geçen sıra dışı olayları dile getirirken asla yüzeyselliğe kaçmıyor, öykü ve diyaloglarını bir derinlik temelinde okura aktarıyordu. Yazar, okura kurmaca bir roman sunarken, sayfalar arasında geçişler yapıyor, bazen terk edilmiş acılı bir âşık, bazen annesinden görüp kızdığı ne varsa şimdi kendi yapan öfkeli bir genç kız, bazense oyun çağında bir çocuk olarak karşımıza çıkıyordu.

Kitabın kimi yerlerinde üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken sosyolojik değerlendirmeler ve önemsediğim felsefik tartışmalar vardı. Ki yazara kitabı okuduktan sonra sorduğum ilk soru felsefe ve sosyolojiye ilgisinin olup olmadığıydı. Verdiği cevap beni yanıltmadı.

Görkem İlhan romanında bireysel ilişkilerden yola çıkıyor fakat toplumsal ilişkilerle bağını koparmıyordu. Yani aile, arkadaş, sevgili gibi toplumla bağ kurulan yaşam, kitapta ki karakterlerimizi derinden etkiliyor, toplumsal bağdan etkilenen ve tutunamayan karakterlerimiz içlerine dönerek kendilerine bireysel bir yol arıyordu.

Roman karakterlerimizin ailesel yaşantılarına dair içsel bir değerlendirme sürecine girmesi, babalık olgusuyla hesaplaşıp, genetik aktarım üzerine yaptığı tartışmalar romanın en dikkat çeken yerleriydi. Çünkü yazar okura, kötü kurulmuş aile yapısıyla sevgisiz evlerde büyüyen çocukların ileri yaşlarda yaşadığı psikolojik ve travmatik duygu durumlarını sanat yoluyla anlatıyordu.

***

Düşle ile gerçek arasında kurulan bu melankolik romanın bazı sorunları yok muydu? Elbet ki vardı. Öyküye, öykünün bütünlüğüne katkı sunmayan karakterler, anlatım ve kurgu hataları, gerçekçi olmayacak kadar kendini sorgulatan olaylar, anlaşılması zor, güçsüz bir final romanın eksiklikleri olarak karşıma çıktı.

Fakat yirmi dört yaşında gencecik bir yazarın sonraki yapıtlarında çok daha iyi metinler sunacağını biliyor, kendisini tebrik edip başarılar diliyor ve melankolik roman severleri Myrina yayınları tarafından yayımlanan ‘’Siyah Kapaklı Defter’’ kitabıyla buluşmaya davet ediyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.