Dişiler değil kişiler Kadınlar değil insanlar

Duygu Türkyılmaz Kılıç

Mutfak almış başını gidiyor, eyvah sütte taştı, akşama ne yemek yapsam acaba?

Ya daha yeni süpürge tutmuştum buranın hâli ne böyle...

Çamaşır yıka yıka bitmiyor. Yıka ,as, topla, ütüle, katla....

Çocuklar ödevlerinizi yaptınız mı? Dişleri fırçalamayı unutmayın. Haydi, uyku saati...

Oturup bir yorgunluk kahvemi içeyim derken bile bir iş gözüme ilişiyor yapılacak.

Bazen, “Sebastian kahvemi getir” diyorum ama Sebastian yok.

Gece yastığa  başımızı koyduğumuzda bile zihnimizdeki iş planlamaları devam ediyor. 

**

Ev hanımlığının iş olarak görülmediği bir toplumdayız maalesef. Oysaki en zor işlerden biri ev hanımlığı...

Ama, “Çalışıyor musun?” diye sorulduğunda, “Hayır. Ev hanımıyım” demek  küçümser bir algı oluşturuyor. O iş değil mi? Asla karşılığını alamadığımız 24 saatlik bir iş neredeyse. Üstelik “Benim mesaim bitti artık” deme gibi bir lüksümüz dahi yok, gece saat kaç olursa olsun.

Ne zamanki kadın artık birazda kendi için bir şeyler yapmak ister, hemen etrafindakilerden; “Ne gerek var, otur ev isini yap, yemeğini yap çocuğuna bak...boş işler onlar” gibi cümleler havada uçuşur.

Oysaki bir kadın mutlu olursa etrafına da mutluluk saçar. Kadın kendini mutlu edecek şeyler yapmaya başladığında; “Sen değiştin, sen bencilleştin” gibi sözlere maruz kalır. Çünkü alışmışlar  hep kadının kendini son plana atmasına hatta plan dışı bırakmasına, saçını süpürge etmesine. Saçı süpürge etmekte küçük yaşlardan kodlandırılmış sanki biz kadınlara.

 

Küçükken bu sözü duyduğumda, kadınların saçları ile yerleri süpürdüğünü sanırdım.

Hayır efendim! Saçlarımız süpürge olmak için değil taramak, toka takmak, okşamak için varlar.

Tıpkı biz kadınların sadece kendimizi feda etmek için var olmadığımız gibi.

Ev hanımlığın küçümsenmeyecek, ne kadar saygı duyulacak bir iş olduğu gibi.

Gelecek nesillerin bu bizlere dayatılmış ata erkil toplumu algısını yıkacağına, hayatın müşterek olduğunu kabullendireceğine, öyle bir toplum olacağımıza inanıyorum.

Biz kız çocuklarımıza evde yardım ettiriyorsak bunu erkek çocuklarımıza da öğretmeliyiz. Özellikle bizim milletimiz erkek evladına hiç iş yaptırmaz, suyu bile önüne getirir.

20 yaşına gelmiş ama hazır yemeği bile ısıtmaktan aciz hazırcı bir nesil yetişir. Çünkü öyle alışmış o. Yemek hep hazır olacak ve sıcacık konacak önüne.  Böyle yaparak evlatlarimiza iyilik yapmış olmuyoruz. Yarın birgün biz olmadığınızda kendi işini görmekten aciz bir birey yetişmiş olacak, ya da yetişmemiş olacak demek daha doğru olur.

Ayrıca, “Kadının görevleri” diye üzerimize yapıştırılmış bu kafa yapısından kurtulmalıyız. Erkek kadın fark etmez, her ikimizde aynı işleri yapabiliriz. Kaldı ki biz kadınlar taksi şoförlüğü, tamircilik, boyacılık gibi meslekleri icra edebildiğimizi hatta en az erkekler kadar bu işlerde iyi olduğumuzu kanıtladık. Üstelik birçok erkek gibi işten gelince mesai bitti iş bitti olmuyor biz kadınlarda. Eve gelince de işler devam ediyor yemek yapılıyor, ev temizleniyor, çocukların ödevi yaptırılıyor ...varda var.

Yaptığımız maaşlı bir işte olsa ev hanımlığı da olsa hiç ama hiç küçümsenecek bir iş değil. Biz bir evi yuva yapıyoruz. En önemlisi biz çocuk yetiştiriyoruz. Empati kurabilen vicdanlı insanlar olmaları için insan gibi insan olmaları için yol gösteriyoruz.

Bir yerde şu sözü okudum; Ne zamanki kadını dişi değil kişi ve insan olarak görürsek işte o zaman uygar ve ahlaklı bir toplum oluruz. 

O topluma ulaşmanın istemekle olmayıp mücadele olacağı bilinciyle, bugünün bir eğlence veya hediyeleşme değil anma ve mücadele günü olduğu farkındalığıyla

Ev hanımları başta olmak üzere tüm hanımların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım.

**

 

Kimdir

1984 yılında Almanya’da dünyaya geldi.

Lise mezunu. Evli ve üç çocuk annesi.

Evlilik sonrası yurda döndü, Çayırova’ya yerleşti.

Evde çalışıyor.

Bağlama ve seramik kurslarından sertifika sahibi.

Çayırova Belediyesi Tiyatro Topluluğu’nda iki yıldır eğitim alıyor.

Hobileri arasında spor, fotoğrafçılık, kitap okumak ve çocuklarıyla vakit geçirmek var.