DEMOKRASİ VE ÖTESİ…

                            

     İnsanoğlu, devlet kurumunu boşuna kurmamıştır. Devlet; belli bir sınır içinde, ortak yaşam, kültür, gelenek oluşturmayı bilmiş, tasada ve kıvançta birleşmiş, kamu yararına bir adalet sistemi meydana getirmiş halk organizesidir. Halkını koruyan ve koruyan bir işleyiş görevi, devletin var oluş nedenidir.

 

    Devletin halk adına görev yaparken, temsil ettiği halkın; hak ve özgürlüklerine saygılı, baskıcı ve korkutucu olmayan bir yapı göstermesi gerekmektedir. Yoksa, kamu yararına kurulan bir işleyiş; despot ve zulüm yapan bir yörüngeye oturabilir. Devlet; genel kolluk gücünün yani polisin değil, çoğunluk sultası iktidarların kimi zaman çıkardıkları çarpık yasalarının değil, “hukuk üstünlüğünü” ilke edinmiş bir kurumun adı olmalıdır.

    Toplumsal yaşamda; demokratik insani değerlerin özgürlüklerle birlikte göz ardı edildiği yönetsel tutum, “ceberut” devleti yaratır. Zora dayalı tavır, dış ilişkilere de yansıyabilir. Ülke içlerinde halka göz açtırılmazken, halk zararına dayatmalarla dıştaki çıkar kutuplarının boyunduruğuna girilebilir. Hatta sömürgeleştirilme programlarında, emperyalizmle birlikte saf tutulabilir.          

     Genelleme yaparak;“Ya yola gelirsiniz ya da biz, anladığınız dilden konuşuruz” teranesindekiler, hangi dili konuşacaklardır? Demokratik duruşa karşı sadece ve daima ; “provokasyon” suçlamaları öne sürenlerin; “anlatacakları dil” nasıl bir dildir? Şiddeti reddeden “idrak sahibi” insanlara artarak yönelecek baskıcı yöntemler, hiza mı sağlayacaktır?  Kastedilen bu mudur? Hukuk devletinde, düpedüz tehdit olarak algılanacak böyle söylem olabilir mi? Hani ya; “ileri demokrasi ?”    

     Siyasal tarih göstermiştir ki, toplumsal muhalefetleri dinlemeyen yönetimlere, bizzat demokrasiler ders verir. Türkiye’deki Cumhuriyet ve devrim duyarlılığı içeren; akıl, bilim ve çağcıllıktan yana duruş ve önerileri, şiddet ve tertip taşıyan kategorilere sokmanın mantığı  yoktur.

       Atatürk’ün istediği: “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar, Cumhuriyet terbiyesiyle davranmaktadırlar. Hak ve özgürlüklere, demokratik mücadele içinde toz kondurmayacaklardır. Demokrasinin, hoşgörü sistemi olduğunun sindirilmesini talep edeceklerdir. Yorulacaklar ama ideallerini koruyacaklardır. Çünkü demokratik çabada yılgınlık olmaz.

      “Namus erbabının” takınacağı en etkili demokratik tavır; düşünsel ilkeleri kararlılıkla yansıtabilmektir. Özünde yaptıkları da zaten budur.