DAR ALANDA KIRMIZI

İsmail Kadı

    Masamın üzerindeki saksıda kendini mutsuz sayan menekşeler, dalından koparılmayı, dağ başlarından hoyrat ellere düşüşü, tutsaklığı, susuzluğu, buruşmayı, yaşamın kokusunu ve ölümü anlatıyor bana… Hele bir de zaman Eylül’ü sunuyorsa, sorma halimi darma dumanım…

    Dersimi çok iyi çalışmış olsam bile, insan yanım menekşelerle bile baş edemiyor…

Menekşeleri anlamak için menekşe olmak, ya da… Ne olmak gerektiğini bilemiyorum.

    Merhem olmayacaktın neden açtın yüreğimdeki yarayı…

    Balkon karanfillerime bu dizeleri söylerken kırmızının aşka dönüştüğünü, gelip beni öptüğünü gördüm… İnanmadınız ama yeminim var kırmızı öptü beni… Hem de saksıda ki dar alanda.

    Dar alanda âşık olan kırmızı çok onurludur… Bayrak oluverir bazen… Dalgalanır ülkenin üzerinde… İşte o zaman sen âşık olursun bayrak oluveren kırmızıya…

   Hiç de yalnız değil gelincikler… Eyleme geçmişler… Binlerce gelincik… Benim kırmızıya olan aşkımı küçümseyerek geliyorlar üstüme… Kırmızının en hasına sahibiz biz… Kanayınca sen, yerine kanarız biz…

     Biz hala dar alanlara düşmedik… Yayla bizim, ova bizim, dağlar bizim… Teslimiyeti kabul etmeyiz. Dövüşürüz…

     Çok abartılı bir konuşma yaptı gelincikler… Bu konuşmayı yapmasa da olurdu… Benim kırmızımla dalga geçmek gelinciklere mi kaldı. Gelincikler beni kıskanmış olabilir mi? Nereden bileyim… Gelincikler haddini aştı…

     Eylül’ün ruhuna uygun bir yazı oldu... Ha… Ha… Deli dolu…

     Okumazsanız vallahi kırılmam… Eylülce kalın… Deli, dolu…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.