COVİD-19 GERÇEĞİ VE HAFIZAMIZDAKİ İPUÇLARI

Cengiz Akgün

Dört yıl öncesinin o karanlık günleri, Covid-19 salgınının yarattığı tehdit ve tedirginlik, zihnimizde hala canlılığını koruyor. O dönemi anımsadığımızda, yüzleştiğimiz büyük acılar ve köklü değişimler, hafızamızın en acı hatıralarından birini oluşturuyor.

Bu salgın, hepimizin hayatına dokundu. Kimimizin akrabaları, kimimizin yakın dostları, tanıdıkları bu görünmez düşmana yenik düştü. Büyük bir insanlık dramı yaşadık; sevinçlerimizi ve hüzünlerimizi bile topluca paylaşamaz hale geldik. Alışılagelmiş yaşantımız bir anda altüst oldu. Maskeler nefes almanın neredeyse zorunlu bir parçası, evler ise en güvenli ve yegane sığınaklarımız oldu. Hayatımız, virüse karşı verilen 7/24 bir dezenfeksiyon ve tecrit mücadelesine evrildi. Sosyal hayatımız durma noktasına geldi.

Ancak bugün, o günlerde yaşadığımız gerçekliğe rağmen, hala bu büyük salgının bir yalan olduğunu, aşıların insanları yok etmek için bir komplo olduğunu iddia edenler var.

Peki, kime inanacağız? O günleri bizzat yaşayıp deneyimleyen bizler olarak, elimizde güçlü bir kanıt var: Deneyim ve Bilim.

Bilim İnsanları ne diyor? Aşıların, küresel çapta uygulanan en etkili halk sağlığı müdahalelerinden biri olduğunu ve bu denli büyük ve toplu ölümlerin önüne geçerek hayat kurtardığını söylüyorlar. Bilim, elde edilen verilerle, istatistiklerle ve uzun yıllara dayanan tıbbi birikimle konuşur. Aşılar, vücudumuzun virüse karşı bir savunma mekanizması geliştirmesini sağlayarak, hastalığın ağır seyrini ve ölüm riskini önemli ölçüde azalttı. Bu sayede, salgının yıkıcı etkisinden yavaş yavaş kurtulmayı başardık.

Öte yandan, Komplo Teorileri ise genellikle bilimsel kanıttan yoksun, korku ve şüphe üzerine kurulu iddialar sunar. Bu teoriler, karmaşık ve belirsiz zamanlarda insan zihninin güven arayışını manipüle etme eğilimindedir. Ancak bu teorilerin tek bir somut faydası yoktur; aksine, toplumsal güveni zedeler, insanları doğru bilgiden uzaklaştırır ve hayat kurtaran sağlık önlemlerinden caydırabilir.

Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz yeni normalde, bizi ileriye taşıyacak olan yegâne pusula bilim ve akıldır. Zira, bizi o karanlık tünelden çıkaran da, gelecekteki benzer tehditlere karşı hazırlıklı olmamızı sağlayacak olan da, maskelerin arkasındaki o tedirgin nefes alış verişlerimizi normale döndüren de bilimin ışığı oldu.

Geçmişimizi ve yaşadığımız acıları unutmadan, doğru ile yanlışı ayırmak için tek bir ölçüte ihtiyacımız var: Kanıtlanmış Bilgi. Bu nedenle, tereddütsüzce bilime inanmalı ve komplo teorilerinin yarattığı gürültüyü bir kenara bırakmalıyız. Çünkü hafızamızdaki o kötü günler, bilimin yolundan şaşmamanın en güçlü hatırlatıcısıdır.