ÇEVRE VE BARIŞ

İsmail Kadı

         Bölgemizde savaş rüzgarları eserken, 1 Eylül “Dünya Barış Günü”nü kutladık.

         Aynı zamanda bu yılki Dünya Barış Günü’nde sendikalar, siyasi partiler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ortak çağrıları oldu.

         Ayrıca bölgemizde savaş rüzgarları estirildiği bu günlerde Barış kavramından “Barış özleminden” söz etmek istiyorum:

         Çünkü bu konuda insanların kafaları oldukça karışık.

         Önemli ölçüde bir kavram kargaşası yaşıyoruz.

         Savaş medyası, her gün, her saat savaşın gerekliliğine vurgu yapmakta.

         Cumartesi günkü yazımda belirttiğim gibi; dünyanın savaşa 10 yılda harcadığı para, 17 trilyon dolar…

         Bu paralar  insanlığın doğal kaynaklarını yok etmek için kullanılmıştır.

         Bundan daha büyük felaket olabilir mi?

         Ortadoğu’da çoğunluğu Müslüman coğrafyasında sürdürülen mezhep  ve din savaşları hangi mantıkla izah edilebilir?

         Suriye’deki kirli savaşı destekleyenler aynı zamanda masum insanlar öldürülüyor diye yaygara çıkartmaktan geri kalmıyor.

         Mısır için “timsah gözyaşları” dökenler, Irak’da, Afganistan’da, Suriye’de her gün öldürülen sivilleri görmezden gelmekte.

         Barış özleminin insanlık tarihi kadar eski olduğunu çokça telaffuz edilen bir gerçektir.

         Kanımca, bu gerçeği anlamaktan çok uzaktayız.

         İnsanlık tarihinde savaş tutkusu hep egemen olmuştur.

         Tarihin çok büyük bölümünde barış kahramanlarına yer verilmez. Hatta onlardan söz bile edilmez!..

         Yüceltilenler Fatih’lerin fetihleridir!

         Tarihte savaşlar ile barışlar birbirlerini izlemiştir.

         Barış kavramında bugün ona yüklediğimiz içerikten çok uzaktayız.

         Asıl sorun, aranan adil ve kalıcı bir Barış değildir.

         Savaşı kazananın kaybedene, koşullarını zorla kabul ettirdiği Barışlar söz konusuydu.

         Durum böyle olunca;

         Adil ve kalıcı Barıştan söz edilemiyor.

         Uzlaşıyla elde edilmiş bir çözümden çok güçlüye zorla boyun eğilen bir savaşmama dayatması var.

         Tabi ki, fetihlerin sefasını egemenler sürerken, acı bedelleri masum insanlar ödüyor.

         Buna rağmen yine de geniş kitlelerde Barış özlemi yaratılmış değil!..

         Çünkü savaş medyası egemen güçler her kirli savaştan büyük ganimetler elde etmiş oluyor.

         Bu yüzden savaş kışkırtıcılığı Barışı engelliyor!...

         Buna rağmen “İnadına Barış” demekten geri kalmayalım!....

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.