CAN PAZARI

Fatoş Özut Kırtay
 
Adamın birinin üç tel saçı varmış.
Berbere gitmiş.
Uygun bir şekilde düzeltmesini istemiş.
Berber  düzeltirken , saç telinden biri kopmuş.
Adam ses çıkarmayınca devam etmiş.
Bir tel daha kopmuş.
Adam bakmış aynadan, kafada saç kalmadı.
Hemen müdahale etmiş;
'Bırak dağınık kalsın!'
 
Geçtiğimiz hafta, Farabi Devlet Hastanesi'ne gittim.
Devlet ya da özel fark etmiyor.
Ne zaman hastaneye gitsem, bir değil, bir çok sorunla 
muhakkak karşılaşıyorum.
Tam öğlen yemek saatiydi gittiğimde.
Bir tahlil sonucunu alıp, doktora göstermem gerekiyordu.
Önce sonuç alacağım bölümün yerini bulmaya çalıştım.
Hastane koridorları labirent gibi.
Yönergeleri takip ederek bulmaya çalıştım, nafile.
Bekleyen hastalara soruyorum, bilen yok.
Tek tek bütün danışma masalarına baktım.
Bir muhatap bulurum belki diye.
Hastane, terkedilmiş Teksas kasabası sanki.
Koridorlarda sadece bekleyen hastalar var.
Hadi yemek saatidir diye,  beklemeye başladım.
Beklerken de hastaneyi dolaşayım dedim.
Üroloji polikliniğinin önünde bekleyen bir tanıdığa rastladım.
Ablası aniden rahatsızlanmış, acile getirmişler.
Acilde müdahale edilememiş, bir ağrı kesici serum takıp,polikliniğe göndermişler.
Apandisitten şüphelenmişler.
Kadıncağız sancıdan iki büklüm, yerinde duramıyor.
O kadar kötü durumdaydı ki, koca kadın iki gözü iki çeşme ağlıyor.
Niye bekliyorsunuz, girsenize doktorun yanına dedim.
Değil doktor, danışacak muhatap bile bulamadıklarını söylediler.
Belki birini bulurum diye, ilgili bölüme girdim.
Yetkililer, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, ara ki bulasın.
Kimse yok...
Yemek saatidir anlarım da, nöbetçi niye bırakılmıyor anlamadım.
Hadi bırakmadın diyelim.
Saat 12.30-13.30 arası ya öğle yemeği.
13.30 olmadan kimse gelmedi iyi mi!
Hatta 13.35 oldu da öyle lütfettiler.
Devlet hastanelerinde böyle bir duyarsızlığın olması, kabul edilebilir bir durum değil.
Kaldı ki, can kurtarmada bir dakikanın bile önemi tartışılmaz.
Acildeki pratisyen doktorların müdahalesi, yeterli olamaz.
Bölüm uzmanı değil, ne kadar müdahale edebilir?
Bizim de dinlenmek,yemek yemek hakkımız diye bir savunma getirdi bir tanesi.
Sanki, yemek yiyemezsin, dinlenemezsin dedik.
Koyun et, kasap can derdinde tam yerinde bir deyim.
Nöbetleşe çıkın öğle yemeğine...
İnsan hayatı beş para etmiyor memlekette.
Ölürsen öl, kimin umurunda!
'Allah'ın taksiratı, vadesi o kadarmış' denilip geçiliyor.
Devlet hastanelerindeki bu ciddi soruna, acil çözüm getirilmeli.
Denetlemeler yapılmalı.
Dingo'nun ahırı misali, lay-lom yapamazsın!
Özel hastanelerde durum böyle değil.
Ameliyathanede olmadığı sürece, doktorlar hep yerinde.
Yemek molasına çıksalar da, hasta geldiğinde hemen geliyorlar.
Hasta geldiğinde , asistanı telefonla bildiriyor.
Saat 13.30 olmadı, molam bitmedi demiyorlar.
Neden? Çünkü orası özel hastane...
Diğer adıyla, ticari-hastane.
Çok para verip, düdüğü çalıyorsun.
Çok parası olmayan ölsün mantığı yani.
Devlet hastaneleri bedava değil ki.
 
Ulen para sen nelere kadirsin!
Altı üstü bir kağıt parçasısın...
Ama dünyayı yönetiyorsun!
Oysa devlet hastaneleri bedava değil ki.
Herkes paşalar gibi veriyor vergisini.
Yüzde iki yüz katkı payının alınabildiği özel hastanelerin varlığı, alternatif tercih
seçeneği asla olamaz.
Bırakılsın efendim, yapılan reform  geyiği!
Bir canı var insanın, üç değil!
Ki, aman bırak dağınık kalsın diyelim...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.