Camları Kıran Yılmaz’ın Tutsak Kuşlarını Gökyüzüne Uçuran Kadın Fatoş Güney

Halil Yeni

 ‘’Camları kırın kuşlar kurtulsun’’ kitabı İthaki yayınevi tarafından Aralık 2020 yılında yayımlandı. Yayımlandığından bugüne büyük bir ilgiyle okunan kitapta Fatoş Güney ailesini, gençlik yıllarını, Yılmaz Güney’le nasıl tanıştığını, bir elinde gül diğer elinde silah taşıyan biriyle birlikte olmaya dair yaşadığı korkuları ve kaygıları anlatırken, diğer yandan Yılmaz’ın ailesini, nasıl yetiştiğini, pamuk tarlalarında ırgatlık, sinema salonlarında çocuk işçiliğini, Atıf Yılmaz’la tanışıp Yılmaz Güney olma yolunda attığı adımları, yürüdüğü zorlu yolculukları ele alıyor.  

 

 

 

Genellikle ülkemizde ‘’önderlere’’ dair bir kusursuzluk atfı var. Sanki onlar asla yanılmaz, hata yapmazlar gibi… Fakat Fatoş Güney kitabında Yılmaz’ı bir insan, bir eş, bir devrimci ve bir sinemacı olarak alıyor ve hatalarını, zayıflıklarını, yanlışlarını da samimiyetle anlatıyor.

 

 

 

Yılmaz Güney 1972 darbesinden sonra devrimcilere yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanıp cezaevine atılırken Fatoş Güney buruk geçen yılbaşlarını ve bayramları, Selimiye cezaeviyle başlayan ve Isparta cezaevine kadar devam eden tutsaklığı, on dakika süren görüş günlerine sığdırdığı acıları, özlemleri ve umutları müthiş bir anlatım gücüyle aktarıyor. Yılmaz Güney’in Selimiye mektuplarına dayandırdığı diyaloglarını büyük bir ustalıkla yerlerine oturtan Fatoş Güney kitabında hem şiirsel, hem de imgesel bir dil yaratıyor.

 

 

 

İki hayat ve mücadele arkadaşının karşılaştığı siyasal ve yaşamsal zorlukları merkezine alan kitap Türkiye siyasi tarihinin de kısa özeti gibi. 1968 gençlik hareketi, 1971 darbesi, Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişi, sinemada uygulanan sansür, cezaevleri, 12 Eylül darbesi ve daha niceleri. Bu anlamda çok iyi kurgulanan kitap aynı zamanda Mustafa Mutlu’nun öldürülmesi Ve Yılmaz’ın 12 Eylül darbesinden sonra İmralı cezaevinden neden ve nasıl kaçtığını da tüm ayrıntılarıyla açıklığa kavuşturuyor.

 

 

 

Kitap, okuru öyle içine çekiyor ki hangisi kurgu, hangisi gerçek anlayamıyor. Ve bir yerden sonra okur kendini kitabın büyülü sayfalarına bırakıyor.

 

 

 

Kitabı okuyunca daha iyi anlıyoruz ki Yılmaz içerideyken Fatoş’da çocuğuyla dışarıda bir mahpus hayatı yaşıyor. Yazılanlar, basit bir cümle gibi gelen tutuklanma halinin aslında içeride olanların yanı sıra demir kapının ardında kalanlar için ne gibi zorluklar anlamına geldiğini iliklerine kadar hissettiriyor. Ama korkarak, sinerek, geri çekilerek, vazgeçerek değil, hep umut ederek, direnerek ve güzel günlerin geleceğine inanarak.  Sanki bu kitapla birlikte Fatoş Güney camları kırıyor ve Yılmaz’ın tutsak kalan kuşlarını gökyüzüne uçuruyor.

 

Zannederim bu kitabı derin derin ah çekerek beklide gözyaşı dökerek okuyacaktır okur. 

 

Fatoş, Yılmaz’ın vasiyeti üzerine 1989 yılında Fransa’da yazmaya başladığı kitabı, 2021 yılında yani 32 yıl sonra Türkiye’de bitirir. Büyük bir ilgile okunan kitapla birlikte sanki Yılmaz, Paris sürgünden geriye, yurduna dönmüş gibidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.