BU İNSANLARI TANIYOR MUSUNUZ ?

Tuncer Altunbulak

Dostoyevski kim? Oğuz atay kim ? Aziz Nesin'i bilen var mı? Bilmeyenler için benim tanıdığım Aziz Nesin bir yazar, bir zamanlar halk için %60 aptal demişti ve büyük tepkiler almıştı. Neyse sorun bu değil zaten. Benim derdim şuan sözünü ettiğim bu insanları tanıyıp tanımamamız. Tanıyanlar vardır elbette ama halkın büyük çoğunluğunun tanımadığını biliyorum. Çünkü halkımız edebiyatla sanatla ve bilimle ilgilenmiyor, okumuyor. Bu konularla ilgilenebilecek eğitimimiz ve kültürümüz de maalesef yok. Yazımı yazmadan önce sokakta ve bir iki sentika ve siyasi partilerde epey insana sordum, birkaç kişinin dışında sözünü ettiğim bu insanları bilen olmadı. Dostoyevski bir rus yazarı, Oğuz Atay ülkemizin önemli yazarlarından biri ve Tutunamayanlar isimli dünya ölçeğinde muhteşem bir roman yazmış ki başka eserleri de var . Bu yazarları tanımayanların iyi biliyorum ki çoğu Galatasaray'ın 11’ini sayabilir. Dünya futbolu hakkında mutlaka fikirleri vardır. Yaptığım bu araştırmada sorduğum insanların çoğu lise mezunu. İddaa ediyorum doktorlarımızın, avukatlarımızın ve mimarlarımızın içinde bu yazarların isimlerini bilmeyenler vardır. Ben çoğu öğretmenin bilmediklerini de biliyorum. Dün bir gazatede okudum, HZ. Süleyman'ın kızı olduğunu iddaa eden bir karı, ona kadın demek istemiyorum. Kanını içirerek psikolojisi bozuk olan insanları iyi ediyormuş, yani o bir şifacı. Bilmem neyinden içirip insanları cenletlik eden bir tarikat adamının marifetleri gazetelerde çarşaf çarşaf yazıldı. Önce insanlığım adına ve ülkem adına bu insanlardan utanıyorum. İnanılacak gibi değil. Hem de bu çağda dünyanın en güzel yerinde, bu ülkede bu tür anormalliklerin yaşanması gerçekten utanılacak şeyler. Ben herkese tavsiye ediyorum, herkes okusun. Bizim allahın gönderdiği ve yolumuzu aydınlatan bir kuranımız var. Bunun dışında müslamanlığı öğreneceğimiz başka bir şey yok. Kuranı okuyalım ve hayatımıza yön verecek şeyleri burdan öğrenelim. Neyse, edebiyattan ve sanattan tamamen elimizi çekmiş durumdayız. Bu yazarların isimlerini sorduğum insanlardan bunun böyle olduğunu birkez daha öğrendim. Edebiyat ve sanat bizim yaşantılarımızdan çıkıyor. Edebiyatçı da halktan besleniyor. 40 yıldır Gebze'deyim, zaman zaman Ankara'ya, İzmir'e, Adana'ya ve Zonguldak'a giderim. İnanın bir defa olsun arabada iki kişinin edebiyattan , sanattan, eğitimden, ve bilimden söz ettiklerini görmedim. İtiraf edeyim ki son zamanlarda az da olsa kitap okuyan insanlarımız var. Ülkemiz ve geleceğimiz adına bu çok güzel bir şey. Ama yine de çoğumuz telefonlarımıza gömülmüş ölü gibi yaşıyoruz. Gebze'de çok büyük iki kütüphane var. Bu iki kütüphanede 50.000 e yakın kitap var. Ama maalesef insanlarımız okumuyor. Bunun binlerce sebebi var. Okumadıktan sonra dünyanın en büyük kütüphanelerini kursanız hiçbir işe yaramaz. Bu ülkede liseyi okumuş insanların Nazım Hikmet'i, Mehmet Akif'i, Fakir Baykurt'u tanımıyor. Cumhuriyetin ne zaman kurulduğunu bilmeyenler var. Dünyanın hangi noktasında olduğumuzu bilmeyenler var. Gelecekte bu ülkeyi bu insanlar yönetecekler. Bu yazarların isimlerini sorduğum adamların çoğu gülerek Dostoyevski'den sanane takma kafanı böyle şeylere dediler. Şimdi çok daha önemli bir konuya değinmek istiyorum, bazılarımız hala analarımızın beğendiği kızlarla evleniyor. Yani annelerimiz istiyor diye evleniyoruz. Onlar torun sevmek ve bizim mürvetimizi görmek istiyolar. Tabii ki ben böyle yaptıkları için annelerimizi eleştirmiyorum. Ben onlara kurban olurum. Bu ülkedeki bütün anaların hepsinin yeri başımızın üstünde. Hepsi çok değerlidir. Ben kendi annemi nasıl seviyorsam ona nasıl hürmet göstermişsem bu ülkedeki bütün analara da aynı sevgiyi ve aynı hürmeti gösteririz. Benim annem evliliğim konusunda böyle bir şey talep etmemişti. Benim burda söylemek istediğim annelerimizin çocuklarını çok erken evlendirmeleridir. Gazetelerde okuyoruz. Mesela , bu yıl 250 kadın farklı şekillerde vurulmuş, boğazı kesilmiş, ve hakarete uğramışlar. Annelerimiz çocuklarının evlilik yaşları gelmeden onları evlenmeye zorlamasınlar veya bıraksınlar herkes sevdikleriyle evlensin. Maalesef ne köylü kalabildik çoğumuz ne de şehirli olabildik hala bir ayağımızda kır çorabı ve diğerinde laylon çorabı…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.