‘’Bir Gün Mezarlarımızda Güller Açacak Ey Halkım, Unutma Bizi’’

Halil Yeni

Kırşehir bozkır, Ankara soğuk, Türkiye yine karanlık bir dönemden geçiyor. Bir parça aydınlık istiyor insanoğlu, bir parça güneş diliyor toprak ve biraz su, tüm pisliği temizlemek adına azıcık su istiyor tarih. 1942 de doğuyor Uğur, Ankara da büyüyor. Bakıyor memleket bir parça aydınlık bir parça gökkuşağına muhtaç, gazeteci olmaya karar veriyor. Ve bir pazar sabahı, Ankara kar altındayken, kar altındayken gün yüzüne çıkması gerekenler arabasına konulan bombanın patlaması sonucu kalleş bir suikasta kurban giderek yaşamını kaybediyor.

 

Bir anadan doğma dört kardeşten üçüncüsü Uğur. Başarılı öğrenci. Onun ki adaleti yoksul, terazisi yamuk bir ülkede Avukat olma mücadelesi. Yer Ankara, okul Hukuk Fakültesi. 1965 de mezun. Mezuniyet sonra aynı üniversitede asistan,  sonra araştırmacı, sonra gazeteci, sonra yazar, sonra ölümsüzleşen herkes gibi…

 

Dönem 12 Mart. Bir yazısında "Orduya hakaret etmek" ve "Sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla tutuklanıp 7 yıl hapse mahkûm ediliyor. Yargıtay kararı bozuyor. 1 yıl yatıyor cezaevinde. Sonra askerlik çalıyor kapısını. ‘’Gitmeliyim’’ diyor. Askerliğini yedek subay olarak yapması gerekirken ‘’Çok gizli’’ damgası olan dosyada yazanlardan ötürü 1972-1974 yılları arasında resmi tanımıyla "Sakıncalı piyade eri" olarak tamamlıyor.

 

1976 da Koca, evlenmiş Şükran Güldal Mumcuyla. 1977 de baba. İlk çocuğun adı Özgür. Özgürlüğü çocuğu gibi, çocuğunu özgürlük gibi seviyor. 1981 de Özge, ikinci çocuğu doğuyor. 

 

İlk makalesi ‘’Türk sosyalizmi’’ ile Yunus Nadi ödülünü alıyor.  Yön dergisi ve Devrim gazetesinde yazdığı yazılarla adını duyuruyor.  Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yaparak devam ediyor gazeteciliğe. Derken 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazı yazıyor. 1991 yılında ayrılıp bir süre Milliyet Gazetesi'nde yazıyor ve Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 1992'de Cumhuriyet'e geri dönüyor.

 

1975 te ‘’Mobilya Dosyası’’ adlı ilk kitabını çıkartıyor. 1993 yılında çıkan ‘’Kürt Dosyası’’  kitabına kadar tam 26 tane kitabı yayınlanıyor. Öldürüldükten sonra da vaktiyle yayınlanmamış 16 kitabına dostları nefesini üfleyip hayat veriyor.  1962 yılında Yunus Nadi ödülünden, 1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödülüne kadar tam 11 tane ödül kazanıyor. Hakkında farklı yazarlar tarafından onlarca kitap yazılıyor. 2009 ve 2010 yıllarında hayatını anlatan iki farklı belgesel yayınlanıyor. Selda Bağcan tarafından ise o her dinleyişimizde içimizi yiyip bitiren ‘’Uğurlar Olsun’’ adlı şarkı besteleniyor.

 

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında arabasına konan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Suikast sonrası inceleme yapan uzmanlar hiçbir delil bulamadıklarını bildirdi. Patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken deliller ise süpürgeyle süpürüldü. Eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı "Cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu “nu belirtip namus sözü verdi. Yıl 2022. Devlet ‘’Namus borcu’ ’nu hala ödemedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.