Ne bir Einstein ne bir Rousseau ne de bir Van Gogh değilim ben sıradan biriyim yani evrendeki herhangi biri bu dünyada bu ülkede yaşadığımın farkındayım bunu hayat hikayemle de ispat edebilirim hayatımın çoğu acılı ağrılı olsa da arada bir mutlu olduğum da olmuştur Ardahan’ın hanak kazasına bağlı ismini Rusların koyduğu bir köyde doğdum Ruslar bizim köye kadar gelmişler doğduğumda babam gurbetteymiş ne yapsın yoksulun teki doğum tarihim 1952 o zaman Türkiye’nin nüfusu yirmi bir milyonmuş iktidarda Menderes’in demokrat Partisi varmış doğdumda ülkenin en önemli sorunu sağlık sorunuymuş verem tifo tifus kuş palazı ve romatizma gibi hastalıklar halkın yaşamını yaşanmaz hale getiriyormuş ben doğmadan iki yıl önce ülkede genel nüfus sayımı yapılmış ekmeğin fiyatı sanırım yirmi beş kuruşmuş halkın yüzde doksanı köylerde yaşıyormuş ülkenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa bağlıymış o günlerde de bugün olduğu gibi ülkede özellikle de güney doğu bölgemizde şeyhlerin ağaların tarikatların sözü çok geçerliymiş yani cumhuriyet kurulmasına rağmen ülke feodal sistemle idare ediliyormuş o günlerde de demokrasinin bugün olduğu gibi sadece adı var işlevi yokmuş sendikalar filan da yok gibiymiş bugünkü CHP o günlerde de yine muhalefet partisiymiş dedem hem köyün muhtarı hem de ağasıymış bir türkü vardır ya o türküde bizim köyün bir ağası var der ozan sevgili okurlar bizim köyün de ağası var ve dedemmiş zaman ağalık beylik zamanı Türk halkının en büyük şanssızlıklarından biri de bu ağalık beylik düzeninden kurtulamamasıdır ağalığa ve beyliğe karşı olmamın en önemli nedenlerinden biri de budur askere gidene kadar neden var olduğumu kim olduğumu nasıl ve neden yaşadığımı inanın bilmiyordum çünkü kendi aklımın yerine başkalarının aklını kullanıyordum git diyorlar gidiyor gel diyorlar geliyordum iyi dediklerine iyi kötü dediklerine de kötü diyordum açıkçası kırk yaşına kadar ben ben değildim neydin diyorsanız açıkça söylüyorum ottum ot çiçekleri açmayan yeşermeyen sevilmeyen ve önemsenmeyen bir ot bir yandan yoksulluk bir yandan cahillik insanlıktan çıkarmıştı beni ne olduysa o kırk yaşından sonra oldu Gebzeye geldim bir fabrikaya girdim sendikayla tanıştım hakkı hukuku az buçuk böyle öğrenmiş oldum sonra kitaplar okumaya başladım Dostoyevskiyle de böyle tanıştım öğrendiklerimin çoğunu da ondan öğrendim elime ne geçtiyse okudum açıkçası kendini yetiştirmiş insanlardan biri de benim ehh geldim yetmiş dört yaşına yolun yarısını çoktan geçtik bu yaşa insanın olgunlaşmış oturmuş kamilleşmiş yaşı denir böyle diyorlar ama bizde yetmişe gelenlerin büyükçe bir kısmı hiç olgunlaşmamıştır hatta çılgınlaşmışlardır insana yakışmayan işlerle meşgul olmuşlardır ama ben bir şeyi çok iyi öğrendim o da bu yaşlarda insanın başına gelebilecek en büyük kötülük ve yoksulluk açıkçası felaket diyelim insanın eşinin ölmesidir yaşlı insanların tek başına yaşamaları çok zor yaşadığımız bu çağda yaşlılar gençler tarafından çok fazla önemsenmiyorlar özellikle de çocukları ve gelinleri gerçekten anne babaları ile ilgilenmiyorlar bu yüzden de yeniden evlenenler oluyor onların başlarına da gelmedik rezalet pislik kalmıyor bir kısmı da işi çapkınlığa vuruyorlar bunlar da rezaletin pisliğin içinde yok olup gidiyorlar sevgili okurlar yazdığım bu konuların çoğunu kahve muhabbetlerinden öğreniyorum sokaklarda mahallelerde ne yaşanmışsa bir gün sonra bu yaşanmışlıklar kahveye düşer kahvede konu biraz abartılır biraz yalan katılır öykü haline getirilir yani benim haber alma yerim kahvelerdir kahve tutkunluğumu soracak olursanız ilk çıktığım gurbet Zonguldaktır kahvelere olan aşkım da bu şehirde başlamıştır gurbetler için kahveler çok önemlidir insan insanın kurdudur dense de aynı zaman da insan insanın şifasıdır da bunun böyle olduğunu da ben kahvelerde öğrendim insan sesini severim insanın olmadığı hiçbir yere girilmez yaşanmaz da bu bir yaşama bilincidir güzel şeyler yazmak istiyorsanız kahvelere gideceksiniz çünkü halk oradadır kimileri kahveye gidenleri boş ve işe yaramaz olarak değerlendiriler bu da onların sorunu kötü insanlar her toplumda her yerde var son söz olarak söyleyeyim okulda on yılda öğrendiklerimin daha fazlasını bir iki ayda kahvelerde öğrendim
BEN KİMDİM
İlk yorum yazan siz olun