BAYRAMA BİR GÜN KALA...!

İsmail Kadı

15 Haziran sonrası başlatılan Adalet Yürüyüşünün bugün 10. günü.

Bu uzun yürüyüşün bize hatırlatmış olduğu pek çok konu ve anı var.

Bunları sıralarsak; Aşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım Yürüyorum Gündüz Gece” deyişi bizim çocukluk anılarımızda önemli yer tutar.

Ankara’dan İstanbul’a başlatılan bu uzun yürüyüşte iktidar ve güç sahipleri tarafından mağdur olan veya kendisini mağdur gören herkes dönüşümlü olarak bu yürüyüşe katılarak kendini ifade etmeye çalışıyor.

Günlerce sürecek olan bu yürüyüşte anahtar sözcük “adalet”

Tarih boyunca adalet ve özgürlük kavramı tüm insanlığın önceliği olmuş ve dillerden düşmeyen bir sözcük olarak asırları aşıp günümüze kadar gelmiştir.

Adalet için pek çok özlü sözler söylenmiştir.

Peygamberimiz Hz. Muhammet “Bir saatlik adalet, Yetmiş yıllık ibadetin yerini tutar” diyor.

Benzeri bir adalet vurgusuda Eflatun tarafından yapılmıştır; “Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefil” olduğunu söyler.

Emile Zola adaleti şöyle tarif eder; “Yurdun ruhu, gücü zaferi; ancak adalet ve gönül yüceliğindedir.

Adalet ancak hakikatten mutluluk ancak adaletten doğabilir.”diyor.

“Adalet olmadan düzen olmaz” diyen Albert Camus ve” “Sevginin kurduğu devleti adalet sürdürür diyen Farabi’nin sözleri yıllara meydan okurcasına önümüzde dimdik duruyor.

Ne yazık ki ülkemizde son yıllarda “adalet” kavramı o denli yıprandıki herkes yok edilen adalet için çok farklı yorumlar yapmakta.

Oysa bizim toplumumuz adaleti öyle inanır ve güvenirdi ki, “adalet mülkün temelidir” sözünü ağzından eksik etmezdi.

Bu yürüyüşü itibarsız hale getirmek için bir dizi haksız ve mesnetsiz eleştiriler yapılmakta.

Bu eleştirileri yapanlar önce kendileriyle empati yaparak şu soruyu sormalıdır;

Bu insanlar niye sokakta neden günlerdir yürüyor?

Hep birlikte hafızalarımızı yoklayalım.

İki akademisyen Nuriye ve Semih 107 gündür açlık grevinde üstelik cezaevinde .

Biz yaşıyoruz ve onlar yavaş yavaş ölüyor.

Böyle bir kumar olmaz!

Böyle bir hak aranmaz!

Böyle adalet olmaz!

İnsan yaşamını herşeyden üstün tutmadan Nuriye ve Semih’in kim olduğunu umursamadan politik bir inatla böyle bir eylem sonuna kadar dayatılmaz.

Bu inatlaşmanın kazanan ve kaybeden tarafı olmayacak.

Böyle giderse her iki akademisyenin sonucu ölüme varacak.

Ölmezlerse bile sakat kalma ihtimalleri çok yüksek.

İşin kötüsü devletin yaptığı her zamanki gibi umursamamak olacak!

Bu yürüyüşe destek veren de karşı çıkan da kendisiyle empati kurmalı.

Unutmayalım ki hiç birimiz diğerimizden değersiz ve önemsiz değildir.

Bu dileklerle hepinizin bayramını kutlar esenlikler dilerim.

Bayram süresince yollara çıkan herkes birbirinin hakkına hukukuna saygı gösterirse trafik canavarını en aza indirme şansımız olur.

Sevgilerimle...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.