BAĞNAZLIK, FATALİZM, BİLİM..

                                                                                           

 

    Bağnazlık; “Bir inanışa aşırılıkla bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inancı tartışmaksızın yadsımak” şeklinde tanımlanabilir.Fatalizm (kadercilik);“Müdahale edilemeyen kesin yazgı, kaçınılamaz alın yazısı” olarak karşılık bulabilir. Bilim ise; “Genel geçerlilik ve kesinlik özellikleri gösteren metodik ve dizgesel bilgi, araştırma ve deneye dayanan somut verilerin tümü” ifadesiyle nitelenebilir.

    İnsanlık dünyası için en büyük tehlike, bağnazlıktır. Bağnazlık, körü körüne inanışlar silsilesidir. Bilimselliğin kenara itildiği kadercilik toplumsal yaşamı; işlevsiz kılarak, sadece;  “alın yazısıyla” ilişkili görür. İnsan iradesini,  toptan yok sayar.

    Bu ülke tarihsel süreçte, bağnazlık ve kaderciliği öne alan kötü geleneklerin etkinliğinde kalmıştır. Bilim dışı esintilerin kaynakları ise topluma zarar vermiştir. Dinsel literatürde öngörülen; “Bilimi arayınız” yönlendirmesini bile kabullenmeyenler, halkı etkilemişlerdir.     

     Cumhuriyet ve devrim sürecinin başlangıcında toplumsal esas;“En gerçek yol gösterici; bilimdir, fendir” ilkesidir. “Hurafe ve safsatalar” yani; “Boş inanç ve asılsız temelli eğilimler” halktan arındırılmaya çalışılmıştır. Ama yüzyıllar boyunca beyinlerde yer eden fantastik yanlışlıkları, devirmek kolay olmamıştır.

      Zaman içinde;“Aydınlanma” devrimine önce soğuk ve giderek de karşıt siyasal tutumların işbaşına gelmesiyle; bağnazlık ve kaderciliği yeğleyen tavırlar belirmiştir.“Bir lokma bir hırka” yaklaşımları sunulabilmiştir. Kamu esenliğini dışlayan ve teokratik çarpıtmalarla ülkeyi karartanlar, söz sahibi olmuşlardır.

   Bağnazlık ve kadercilik telkinleriyle yapılan politikaların gölgesindeki ülkemizde durum nedir?1925 yılında kapatılan tekke ve zaviyelerle, tarikatlar ayaktadır. Vicdanlarda yer tutması gereken dinsel inançların politika öğesi yapılması son kertededir. İş,çığırından çıkmıştır.

    Halk; Cumhuriyetin doğal ekseninden uzaklaştırılmıştır,.Feodal, teokratik,şoven ve insafsız liberal karakterli bir akım, Türkiye’yi kuruluş ilkelerinden alarak, kaosa sürüklemektedir. Basın yayın organlarının bir kısmı, apaçık bu çizgidedir.

    Saf duygulardan siyaset malzemeleri çıkartan tertipleri, ülke ve ulus hak etmemektedir. Ancak, bilimselliği esas alan bir kamusal bilinç, Cumhuriyet onuruyla yoğrulmuş toplumcu demokratik uğraşlarla, olumlu geleceği sağlayabilir.