Bağırmamak için

 

 

Türkiye, 17 Aralık sürecinden sonra ‘’hırsız vaaaaaaaaaaaarrrrrrr’’ bağırışları yüzünden gözaltına alınan, resmi ve sivil polislerin yanı sıra Başbakan’ın korumalarınca dövülen, tartaklanan insanlar tanıdı.

Ama, bunların tümü sorunu çözmedi ve yarattığı sonuçlar da ortada duruyor.

İşte, o süreçte takip edilen politikaların uzantısı olarak yaşanan yansımalar, şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de önümüze çıktı.

Önce ÇATI ADAY gösterenler ve benimseyenlere sesleniyorum,

‘’Devlet Malzeme Ofisi (DMO), yurtta 53 milyon 354 bin 423, yurt dışında ise 2 milyon 806 bin 114 seçmen olmasına rağmen 73 milyon 849 bin 80’erlik iki paket halinde toplam 147.6 milyon adet pusula basımı için ihale açmış. Yani, yüzde 31 oranında fazla oy bastırdığı tahmin ediliyor.’’

Bu konuda ne düşünüyorsunuz ?

Sandıklar yine sahte oylarla doldurulur mu ?

Oylar çalınabilir mi ?

Bu tespit, ‘’siz kimi seçerseniz seçin, biz sandıktan istediğimiz ismi çıkartırız’’ içerikli meydan okuyuş değil de, nedir ?
Bir seslenişim de, ‘’SEÇENEK YARATTIK’’ diye dönemsel görevlerinden başka bir şey yapmayanlara.
‘’Sandıklardan, DİKTATÖR lehine istenildiği kadar oy çıkmasını garanti eden’’ ve ‘’meşruiyeti olmayan’’ bir seçimin figüranı olmakta mı görevleriniz arasında ?

Hal böyleyken, bir kez daha düşünün…
Sonradan bağırmak,

‘Elim kırılsaydı’ demek,

Halkından özür dilemek,

Ya da ülkeyi terk etmek,

Bütün bunlar sonuç itibarıyla sorun çözücü ve itibar iade edici durum yaratmıyor.

O yüzden, siz siz olun,

Halkı, meşruiyeti neredeyse kesinleşmiş böyle bir seçime katılmaya zorlamayın…

‘Diktatör’ün gerici ve faşist yöntemlerine teslim olmayın, Haziran isyanının şiarı olan BOYUN EĞME sözcüğünün altını doldurun.

Milyonlar yüksek sesle ‘’hırsız vaaaaaaaaaaaarrrrrrr’’ diye bağırdı aylarca. Boşuna mı bağırdı o insanlar ?

Yoksa, hırsızlar halktan özür diledi ve çaldıklarını iade etti bizim mi haberimiz yok ?

Yıllar sonra yeniden bağırmak istemeyenler, bugün atacakları adımın hesabını Ali Cengiz oyunlarına değil, halkın çıkarlarına göre kurgulamalı.

‘’Benim adayım yok, o yüzden sandığa gitmiyorum’’ seçeneğini de, dayatmacı politikaların öncülerinin suratına şamar gibi indirilebilmeli.

Ülke, seçeneksiz değildir, tüm sıkıştırmalara rağmen.

Sadece biraz cesaret,

Haziran ayaklanmasında olduğu gibi, baskıya, zulme hesapsızca baş kaldırıldığı o dönemin duyarlılığı ve cesareti ile.

Yarın çok geç olmadan…