Çocukluğumuzun en derin köşelerinde, Anadolu'nun o esrarengiz ve büyülü atmosferinde yankılanan köy hikayeleri vardır. Kimi zaman tüylerimizi diken diken eden bir korkuyla, kimi zaman da içimizi ısıtan bir merakla dinlediğimiz bu anlatılar, sadece birer masal değildir. Onlar, coğrafyanın zorlu koşullarıyla yoğrulmuş, yaşamın ta kendisinden derin izler taşıyan, geçmişten günümüze uzanan kültürel mirasımızın en önemli parçalarıdır. İşte bu zengin mirasın en bilinen ve hala konuşulan figürlerinden biri de Alkarısı efsanesidir.
Alkarısı, Türk, Anadolu ve Altay halk inançlarında kendine özel bir yer edinmiş, oldukça dikkat çekici bir varlıktır. Ona, özellikle lohusa dönemindeki kadınlara ve yeni doğmuş çocuklara, hatta atlara musallat olduğuna inanılır. Bu efsanenin kökenleri, binlerce yıl öncesine, Şamanizm'in derinliklerine kadar uzanır. Kadim inanışlara göre Alkarısı, lohusaların ve yeni doğmuş bebeklerin yaşamsal organları olan ciğerleriyle beslenir. Bu ürkütücü varlıktan korunmak için halk arasında nesilden nesile aktarılan çeşitli çareler ve ritüeller bulunur. Lohusaların başucuna Kuran-ı Kerim konulması, demir iğne veya sarımsak bulundurulması gibi pratikler, bu korunma yöntemlerinden sadece birkaçıdır.
Bu efsanenin, Anadolu'nun farklı coğrafyalarında kendine özgü varyasyonları vardır. Benim memleketim Ardahan'da da Alkarısı'na dair benzer ama bir o kadar da yerel bir hikaye anlatılırdı. Köyümüzün göl kenarında olması, bu anlatıya farklı bir boyut katmıştı. Söylentilere göre "Al Kızı" olarak da anılan bu varlık, geceleri gölden çıkar ve hayvanların barındığı ahırları ziyaret edermiş. Onu yakalamanın ve etkisiz hale getirmenin yolu ise oldukça ilginçmiş: ona bir iğne batırmakla mümkünmüş. İğne battığı an, Al Kızı'nın o kişiye köle olacağına inanılırdı. Bu inanış, çaresizliğin ve belirsizliğin kol gezdiği zamanlarda, insanların korkularıyla baş etme ve bir nevi kontrol sağlama arayışının bir yansımasıdır belki de.
Anadolu köy hikayeleri, sadece fantastik unsurlarla dolu anlatılar değildir. Onlar, aynı zamanda toplumsal değerleri, ahlaki dersleri ve hayatta kalma mücadelelerini barındıran derinlikli metinlerdir. Alkarısı gibi varlıklar üzerinden anlatılanlar, doğayla iç içe yaşayan, zorlu koşullarda ayakta kalmaya çalışan insanların kaygılarını, umutlarını ve hayal güçlerini yansıtır. Bu hikayeler, bilinmeyene karşı duyulan saygıyı, toplumsal dayanışmanın önemini ve nesiller arası bilgi aktarımının kıymetini bizlere fısıldar.