Doğanın en etkileyici kuşlarından biri olan akbaba, çoğu zaman yanlış anlaşılmıştır. Canlı hayvan avlamaz, taze et peşinde koşmaz. Onların işi, doğanın temizleyicisi olmaktır; hastalıklı veya ölü leşleri ortadan kaldırarak ekosistemin sağlıklı kalmasını sağlarlar. Bu beslenme alışkanlığı, onlara doğada eşsiz bir rol biçmiştir. Onlar için mücadele etmek, avlanmak yerine, sabırla beklemek ve düşeni paylaşmak esastır.
Ancak akbabaların bu doğadaki rolü, maalesef siyasetin kirli sularında bambaşka bir anlam kazanıyor. Özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi gibi köklü bir parti, iç hesaplaşmaların ve güç mücadelelerinin gölgesinde kaldığında, kendini bir anda etrafını sarmış "akbabaların" hedefi haline gelmiş buluyor. Bu akbabalar, partinin zayıf düşmesini bekleyen, kriz anlarında sessiz kalıp, işler kötüye gittiğinde ortaya çıkıp pay kapma derdinde olanlardır.
CHP'ye yönelik son zamanlarda yaşanan ablukaya bakıldığında, kılını bile kıpırdatmayan, çemberin dışında kalıp sadece kendi payına düşeni almak isteyenlerin varlığı göze çarpıyor. Bu isimler kimler diye sorarsanız, yıllarca partinin ekmeğini yemiş, milletvekilliği, belediye başkanlığı, parti yöneticiliği gibi sayısız makamı işgal etmiş olanları göreceksiniz. Onlar, parti iktidar olduğunda değil, "az olsun bizim olsun" diyerek sadece muhalefette kalmanın konforlu alanını tercih edenlerdir. Çünkü iktidar olmak, daha fazla sorumluluk ve mücadele gerektirir. Oysa onların derdi, parti yönetiminden uzaklaşınca kendi menfaatlerini koruma refleksiyle hareket etmektir.
Bu "akbabalar," partinin güçsüz kalmasını, iktidar olamamasını, hatta sürekli muhalefet kalmasını isterler. Çünkü bu durum, onların parti içi dengeleri kendi lehlerine çevirme fırsatını artırır. Parti güçlendikçe, iktidara yaklaştıkça, bu tür figürlerin etkisi azalır. Bu yüzden, partinin yeniden toparlanması, birlik olması ve güçlü bir duruş sergilemesi, tam da bu akbabaları rahatsız eder.
Akbabaların bu siyasi tanımı, sadece CHP için geçerli değil, ancak ana muhalefet partisi olarak CHP'nin içinde bulunduğu durum, bu metaforu daha da anlamlı kılıyor. Bir parti, kendi içindeki bu tür çıkar odaklı figürlerden temizlenmedikçe, gerçek anlamda bir ilerleme kaydedemez ve halkın güvenini kazanamaz.
CHP'nin artık bu akbabalardan kurtulması gerekiyor. Parti, kendi içindeki bu kangrenden arınmadığı sürece, ne kadar güçlü projelerle ortaya çıkarsa çıksın, ne kadar doğru söylemler geliştirirse geliştirsin, iktidar hayali sadece bir hayal olarak kalmaya mahkumdur. Partinin geleceği, leş yiyenlerin gölgesinden kurtulup, kendi yolunu belirleyebilme cesaretine bağlıdır.