“Bir yanda uğurladıklarım, bir yanda elimde kalanlar, 2025 bana büyük vedayı öğretti.”Bazı yıllar takvimden ibaret değildir; yaşanır, taşınır, saklanır, hatırlanır.2025 benim için tam da böyle bir yıldı. Emeğin, sabrın, kaybın ve umudun aynı teknede yoğrulduğu bir yıl…
2020’den bu yana, tek bir hafta ara vermeden Gebze Haber Gazetesine yazıyorum. Bugün 269. yazımı kaleme alırken kelimelerin artık yalnızca cümle olmadığını, bir tür arşive dönüştüğünü biliyorum. Bu yazıların 109’u kentlere dair; sokaklara, meydanlara, mimariye ve belleğe dokunan şehir yazılarıydı. Bir kısmı ise çok kıymetli insanlarla yapılan röportajlar. Her biri, yaşadığımız çağın sessiz ama kalıcı mühürleri gibi. Kayıt altına aldığım için çok mutluyum. Gebze Haber Gazetesi ailemi seviyorum.
Bu yıl, yaşadığım yerden uzak kaldığım üçüncü yılımı da tamamladım. Uzaklık, zamanla sadece bir mesafe değil; insanın içine yerleşen ama aynı zamanda bakmayı derinleştiren bir hâl oluyor. Belki de bu yüzden ekmeğe, kente ve insana daha dikkatle bakıyorum. Evimi ve arkadaşlarımı özlemek duygumla, tekrar çocukluğumu geçirdiğim kentin havasına geri dönerken, enerjimi ve tutkumu Başkent Üniversitesi çatısı altında üretime dönüştürme fırsatım oldu.
Başkent Üniversitesi’ndeki üçüncü yılımı geride bıraktım. Üniversitemizin Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu’nun 30. kuruluş yıldönümünde, 120 farklı ekmek çeşidinden oluşan üçüncü EKMEK SERGİMİZİ açmak, bu yılın en anlamlı heyecanlarından biriydi. Sergiler en anlamlı noktaları koyuyor yıllara. SBMYO Pastacılık ve Ekmekçilik Bölümü Koordinatörümüz Öğr.Gör. Ayhan GÖKDEMİR, Müdürümüz Doç. Dr. Kıvılcım ROMYA BİLGİN, Başkent Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Hakan ÖZKARDEŞ ve Üniversitemizin kurucusu Prof. Dr. Mehmet HABERAL’ın ekmek derslerimize gösterdikleri samimi ilgi ve destek, emeğin görünür olduğu, benim için unutulmaz bir hatıraya dönüştü.
Kanal B, Günce Programının sunucusu Sayın Duygu ÇALI YILDIZ ile gerçekleştirdiğimiz iki canlı yayın programı, ekmeğin ve kültürün ekrandan taşabildiğini bana ve tüm izleyenlere yeniden gösterdi. Bu akademik heyecan, Kanal B ekranlarından geniş kitlelere ulaştı. Bu yıl TEDx konuşmamı Koç Okulları’nda yaptım. Yine şahane bir konu ve muhteşem bir organizasyon. Üçüncü kez o kırmızı noktanın ortasında, zifiri karanlığın içinde parlak ışıkların altında konuşma yapmanın adrenalin yükselmesini yaşadım tabii ama mutluyum… Meraklı, pırıl pırıl bir dinleyici kitlesiyle kurulan o bağ, kelimelerin hâlâ karşılık bulduğunu hatırlattı bana. Etkinliğin titizlikle planlanmış olması, öğrencilerinizin katılımı ve ilgisi, konuşmam sırasında hissettiğim içtenlik ve sıcak karşılama, bu deneyimi benim için unutulmaz kıldı. Gençlerin böylesine vizyoner bir ortamda düşüncelerini ifade etmeye teşvik edilmesi, geleceğe umutla bakmamı sağladı. Bu değerli misafirperverlik için Koç Okulu Genel Müdürü Prof. Dr. Murat GÜNEL’e, Lise Müdürü Dr. Elif KARA ÖZTÜRK’e, her konuda desteklerini esirgemeyen değerli öğretmenimiz Esra TURNER’e sonsuz teşekkürler.
Kastamonu Kent Müzesi Müdürü Dr. Murat KARASALİHOĞLU’nun muhteşem ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz “Dünyadan ve Türkiye’den Ekmek Hikâyeleri” söyleşisi ise kalabalık olduğu kadar ilginin büyük olduğu anılardan biriydi. Dinleyen gözler, sonu gelmeyen sorular, sessizlikler… Hepsi hâlâ mutlulukla zihnimde. Harika bir organizasyona imza atan Kastamonu Valiliği, İl Özel idaresi, Kastamonu Kent Müzesi Müdürü ve sevgili çalışanları ve Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odasına da ayrıca teşekkür ediyorum. Çok uzun zamandır bu kadar zevk aldığım, bilinçli ve heyecanlı dinleyicilerle ekmeğin yolculuğunu konuşmamıştık. Bana yöneltilen soruların önemi, bu kentin ekmeğe bakış açısının ne denli kuvvetli olduğunu ortaya koydu. O kadar değerli hissettirdikleri ve ekmeğe duydukları saygı için tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum. Kastamonu’nun dünya penceresinde yer alan vizyonuna şekil veren Kent Müzesinin kuruluşunun 3. Yıl Kutlamalarına dahil edilmem beni ne kadar onurlandırdı bilemezsiniz. Ülkemiz adına atılan çok önemli adımlardan biri olan Kastamonu Kent Müzesinin her yıl büyüyerek etkinliklerini yurt geneline hatta dünyaya yaymasına neden olan başta Kastamonu Valiliğimize ve değerli çalışanlarına sonsuz teşekkür ederim.
Bu yıl üç ayrı sergide, Yaşam Çiçekleri Kırkyama Kadınları ile birlikte üretmenin, yoktan var etmenin, görünür olmanın gücünü paylaştık. Yılın son yeniyıl buluşmasını ÇağınGöz Hastanesinin değerli kurucuları Begüm ÇAĞIN ve Op. Dr. Kürşat ÇAĞIN’ın muhteşem evsahipliğinde gerçekleştirdik. Ahh o güzel kumaşlar, şahane tasarım gücü ve canım arkadaşlarım… Yolumuz nice rengârenk değerli proje ve sergilere…Uluslararası Özkan Mert Ödülleri’nin sekizincisini, çok kıymetli isimlerle bu yılda İstanbul da tarihi bir mekânda tamamladık. İstiklal Caddesi, Tarihi Mısır Apartmanında yer alan İstanbul Yüksek Ticaretliler Derneğinin ev sahipliğinde nefes kesici bir ödül töreni gerçekleştirdik. Dünyaca ünlü şairimiz Sayın Özkan MERT ve değerli eşi Türkolog Havva MERT’in hazırladıkları Geleneksel Tahta İsveç Dala Atı figürlü 2015-2025 BAŞARI ÖDÜLÜ ise kütüphanemin en değerli köşesinde şahlanıp uçmayı bekliyor. Çok gurur duydum. Ancak her güzelliğin yanında bu yıl, iki büyük kaybı da beraberinde ödül komitesine getirdi. Sayın Numan GÜLŞAH ve Prof. Metin SÖZEN hocamızı sonsuzluğa uğurladık. Onlar yalnızca isim olarak değil; düşünceleriyle, duruşlarıyla ve bıraktıkları izlerle bu dünyada yaşamaya devam edecekler.
Başkent Üniversitesi, Slovenya Büyükelçiliği ve World Food Programme ortaklığında gerçekleşen “Tahılın Yolculuğu” panelinde konuşmacı olmak; konuklarımıza 12 çeşit ekmek ikram etmek, ekmeğin yalnızca bir gıda değil, aynı zamanda küresel bir hafıza olduğunu bir kez daha hissettirdi bana ve misafirlerimize. Simultane çevirilerimizi yapan 2 uzmanımızın sözleri aklımda kalan en tatlı hatıra oldu. “Hayatımızda yaptığımız en keyifli çeviriydi!..”
Fırsat buldukça öğrencilerimle birlikte Ankara’da açılan pek çok kültür ve sanat sergisini gezme şansım oldu. Başkent, bana yine güzel ilham perileri ile fısıldadı. Anıtkabir’imizi ve Atamızı dört kez ziyaret ettim. Tuhaf bir şekilde huzur bulduğum bir yer, dertleşmek iyi geliyor bana.
Belki de bu yılın en büyük armağanı…Ziraat mühendisi değerli meslektaşım, aynı zamanda öğrencim olan Nesim DEMİRKAYA ile bir yıl boyunca büyük bir titizlikle üzerinde çalıştığımız EKMEK ATLASI’mız tamamlandı ve elimize aldık… Ekmekle ilgili bilinmesi gereken temel bilgiler ve kıtalararası 150 adet artizan ekmek reçetelerinden oluşan bu değerli kitap, Başkent Üniversitesi tarafından basıldı. Kendi alanında ilk ve tek akademik kaynak yayın olma özelliğini taşıması çok önemli bizler için. Henüz resmi duyurusunu yapmamışken gördüğü yoğun ilgi, bize yeni farklı projelerinin kapısını araladı. Bu kitap, 2025’in bana ve sevgili Nesim’e bıraktığı en sessiz ama en güçlü sevinci oldu.
Unutmadan, 2009 yılından bu yana, hiç ara vermeden tam 16 yıldır, sektörün 35 yıldır yayımlanan tek ekmek dergisi olan GIDAVİZYON için ekmek hikâyeleri ve reçeteleri yazıyorum. Bu uzun soluklu yolculuk, mesleki disiplinin, sürekliliğin ve uzmanlığın sessiz bir ifadesi oldu benim için. Ekmekle kurduğum bağ, yalnızca mutfakta ya da akademide değil; yayıncılık ve sektör belleği açısından da derin bir sorumluluğa dönüştü. Bu derginin ülkemizin her bir kentinin fırınlarına ve ekmek ustalarına ulaştığını bilmek ayrı bir haz. Bugün yazdıklarımın kökleri, o yılların sabrında saklı. Bu yolda kapıları ardına kadar açan Alaaddin ORHAN’a, Tolgahan ORHAN’a ve tabii Ayhan ORHAN’a sonsuz teşekkürler…
Babamı kaybetmeden iki gün önce, hayat bizi başka bir eşikten daha geçirdi.Sabırla kariyerini inşa eden oğlumu, ne büyük bir tesadüf ki doğduğu ülkeye ve şehre, bu kez bambaşka bir amaçla Pasifik Okyanusunun kıyısına yolcu ettik. Gidişinde hüzün kadar gurur da vardı; çünkü bazı yolculuklar ayrılık değil, köklerin ne kadar sağlam olduğunu hatırlatır insana.10 Kasım 2025Babamızı, ATAMIZI kaybettik.
Bazı kayıplar cümleye sığmaz.İki gün önce bir evladı bambaşka bir kıtaya yeni kariyeri için uğurlamışken, bu kez bir babayı sonsuzluğa uğurlamak; hayatın aynı anda hem alma, hem verme hâlini bütün çıplaklığıyla gösterdi bana. O günden sonra zaman biraz daha ağır akmaya başladı. Ekmek yoğururken, yazı yazarken, kalabalıkların içindeyken bile bir sessizlik eşlik ediyor bir süredir. Ama biliyorum ki büyüklerimiz, en çok emek verilen yerde yaşarlar. Ve bazı gidişler, arkada kalanlara daha fazla sorumluluk, daha fazla derinlik bırakır.
2025 bana çok şey öğretti.Emeğin beklediğini, kelimelerin sabır istediğini, ekmeğin insanları bir araya getirebildiğini… Şimdi bu yılı uğurlarken, geriye dönüp baktığımda şunu görüyorum:Bu yıl da yazıyla, ekmekle ve sevdiğim insanlarla hayat buldum. Ve bu, her şeye rağmen, en büyük kazancım oldu. Yeni yılın; eksilen yanlarımızı üretimle onardığı, emeğimizin ekmek kadar aziz, kalemimizin ise her daim özgür olduğu sağlık dolu, huzurlu yarınlar getirmesini diliyorum. 2026, hepimiz için nezaketle gelsin…