Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

TÜM ANNELERE İTHAFEN BİR ANNENİN FERYADI

TÜM ANNELERE İTHAFEN BİR ANNENİN FERYADI

 

Sözünü edeceğim hanımefendiyle İzmir yolculuğum sırasında tanıştım. Hemen yanımdaki koltukta oturuyordu. Vücudu koltukta, aklı ve ruhu başka yerlerdeydi, devamlı düşünüyordu. Kendi kendime al işte sana benzer biri daha dedim. Birilerinden saklanıyor gibiydi.. Yüzündeki endişeden ve karamsarlıktan büyük bir derdin içinde bocalar haller içindeydi. Oldum olası böyle insanlardan etkilenirim, beni kendilerine çekerler. Hayatın mutsuzlarıdırlar… Zekidirler, hoşgörülüdürler, yüce gönüllüdürler, kendilerinedir tüm zararları. Bir terminal molasında onun çay içtiği masanın yakınına oturdum. İçimden bir ses ‘’Hadi tanış, kimdir, ne iş yapar, derdi nedir, hadi git hayat hikayesini öğren’’ dedi.

Ben duygularımın sesini dinlerim. Nasıl tanıştığım bana kalsın, tabi önce bir süre havadan sudan konuştuk. Bir ara baktım gözlerinin yaşını siliyor. ‘’Siz ağlıyorsunuz?’’ dedim. ‘’Evet zaman zaman ağlarım yoksa deliririm’’ dedi. Patlamaya hazır dağ gibiydi.. Birden bire ‘’Kaybolmuş bir köpek’’ gibiyim dedi. Estağfurullah dedim, özür diledim.. Çok mahcup oldum, sırtıma soğuk terler geldi, sinirlerim bozuldu. Anam yaşındaki kadını birden bire isyan ettirdim diye kendimi suçlamaya başladım.. ‘’Sizinle ilgisi yok sinirlenmemin, ben üç yıldır böyleyim her şeye kızıyorum, herkesle dövüşüyorum, her sözden etkileniyorum, çekilmez biri oldum sıkıntıya gelemiyorum bunalıp hemen kaçıyorum’’ dedi.

Kadın konuştukça benim ona karşı merakım da artıyordu. Anlamış olmalı ki ‘’Annen sağ mı? Anneni sever misin? Anneni mi çok seversin eşini mi?’’ gibi sorular sordu.. ‘’Annem sizlere ömür’’ dedim. Annem büyük çaresizlikler görmüş, emsalsiz acılar çekmiş bir kadındı. Gerçekten böyleydi. Annem köydeki zenginlerin tarlalarını yıkar, ben de ona ekmek su taşırdım. Oradan gelir çamaşır yıkar, kurutur gece de yırtıklarına yamalık yamardı. O zamanlar bit vardı her gece elbiselerimizden bit ayırırdı zavallı..

Annemi anlatınca yeniden ağlamaya başladı. ‘’Bu ülkenin kadınlarının hepsi ağrılı, acılıdır. Çoğu erkekler tarafından ihanete uğramıştır’’ dedi. Konuşması bittikten sonra ‘’Ben sizin hayat hikayenizi dinlemek istiyorum, ne olur anlatın yoksa beni bu merak öldürür’’ deyince ‘’Tamam anlatayım’’ dedi. Ah oğlum ah yavrum sen benim kuzumsun. Ben canımı ruhumu beni hayata bağlayan tek nedenim olan oğlumu yitirdim. Ben dünyayı onun gözleriyle görüyor, onun kulaklarıyla duyuyor ve onun kalbiyle seviyordum. Onu benden gelinim olacak o zalim kadın aldı, İngiltere’ye kaçırdı. Benim oğlum İngilizle evlenmişti. Benim bu hikayemi yaz, yaz ki bütün analara, oğullarını analarından koparan gelinlere ve analarını hiçe sayan oğullara ders olsun. Bana ‘’Gebze’ye gittiğin zaman annenin mezarına git ona benim selamımı söyle, onu benim yerime öp anneler toprağın altında bile çocuklarını tanırlar, hissederler’’ dedi. Hayatımda bu kadar dertli ve kederli bir kadın görmemiştim. Kadın değil sanki dert küpü, acılar yumağıydı…

 

 

 

Bu yazı toplam 844 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi