Tatsız bir hafta başı

Tatsız bir hafta başı

 

 

Başlığı doğrulayan, iş cinayetleridir. Mart ayında öyle bir tavan yapmıştır ki, yazacak başka kelime kalmamıştır benim açımdan. Gerçekten tatsız bir hafta başı…

Çünkü, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin aylık olarak yayınladığı iş cinayetleri raporuna göre adeta bir rekor kırılmış ve Mart ayında en az 139 işçi yaşamını yitirmiş. Bu istatistik, 2012’den bu yana verileri tutan Meclis’in raporlarına göre rekor bir sayıya işaret ediyor.

Bu istatistikler neden bu can sıkıcı hale geliyor ?

Bunun nedenlerini onlarca kez yazdım, kapitalizmin kurallarını ahlaksızca iğdiş eden patronlar yüzünden olduğuna onlarca kez vurgu yaptım. Sadece ben değil, ülkedeki bütün gazeteciler bu konuda yazıp çizdi. Ama, ne önlem alan oluyor ne de bu konuda cezalandırılan işveren.

Faturanın en büyüğü ve en acısını iş cinayetlerinde yaşamını yitiren emekçiler ödüyor.

Bakın, Mart ayındaki 139 işçi ile birlikte bu yılın ilk üç ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı ise 351’i buldu bile. Yani, Soma’daki maden cinayetinde yaşamını yitirenlerden daha fazla oldu.

Bu arada, bu yılın Mart ayında gerçekleşen iş cinayetleri, 2012 yılından bu yana kaydedilen en yüksek sayıya ulaştı. Bir önceki yılın aynı döneminde 122 işçi hayatını iş cinayetlerinde yitirirken, bu yıl ise bu sayı 139’a çıktı.

Böylece AKP düzeninin işçi kanı üzerinden nemalandığı bir kez daha gözler önüne serildi.

Rapora göre bu ay en çok tarım işkolunda iş cinayeti gözlemlendi. Tam 40  tarım işçisi hayatını yitirirken, ikinci en yüksek sayı ise inşaat işkolunda kaydedildi. İnşaat işkolunda yaşamını yitiren işçilerin sayısı 35 olarak belirtilirken, taşımacılık işkolunda da 17 işçi yaşamını yitirdi.

Ölüm nedenleri arasında en çok trafik-servis kazalarının olduğu belirtilirken, ikinci sırada ezilme göçük nedeni yer aldı. Ölen işçilerin yüzde 91’ni erkekler, yüzde 9’nu ise kadınlar oluşturuyor. Mart ayında 4 çocuk işçi hayatını yitirirken, bu ayın bir diğer dikkat çeken noktası ise emekli ya da emeklilik çağına gelmiş yaştaki işçilerin oranının yüksekliği oldu. Tam 47 emekli ya da emeklilik çağındaki işçi iş cinayetlerinde bu ay yaşamını yitirdi.

Bu ay göçmen işçilerin ölüm oranı yüksek olurken, tam 16 göçmen işçi hayatını yitirdi. En çok iş cinayeti ise bu ay Urfa’da kaydedilirken, onu İstanbul izledi.

Bütün bu veriler, çalışanların nasıl bir tesadüfler zincirine bağlı olarak yaşamda kaldıklarını ortaya koymak için yeter de artar bile.

Daha fazla iş cinayeti yaşanmaması için, bu cinayetlerde daha fazla işçinin yaşamını yitirmemesi için gereken yasal düzenlemeleri yapmak siyasal iktidarların görevidir. Ama, AKP iktidarları hep sermayenin taleplerini dikkate alıp, onlar için teşvik düzenlemeleri oluşturmaktan başını kaldıramıyor ki ?

Çalışanları köle gibi gören bir zihniyete sahipler…

Bir ölür, bin gelirler, sanırım sloganları bu. Çünkü, milyonlarca işsiz, milyonlarca açlık sınırı altında ve milyonlarca da yoksulluk sınırı altında ücret alabilen insanımız var. Böyle sonsuz bir emek kaynağı hangi çağdaş dünya ülkesinde bulunabilir ki ?

O yüzden, bu istatistiklerin bir değeri yok, sayılar daha da yükselebilir. Yeter ki, yatırımcılarımıza sermayemize zeval gelmesin.

Onları ürkütmeyelim, değil mi ?

Ürkerlerse sıcak para kaçışmaya başlar, sonrası malum…

 

 

Bu yazı toplam 89 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi