Tarih ve toplum affeder mi ?

Tarih ve toplum affeder mi ?

Terör örgütlerinin, stratejilerini hayata geçirme sırasında hiçbir engel tanımadığı bilinir.

Söz konusu örgütler, hedeflerine ulaşmak için uygun bir zemin oluştuğunu gördüklerinde, tehlikenin tüm boyutlarını göze alıp saldırıya geçerler.

15 Temmuz akşamı yaşanan darbe girişimi de benzer bir saldırı ile gündeme geldi…

Bu darbe girişimi öyle ya da böyle bastırıldı.

Bastırılması önemliydi, çünkü hedeflerine ulaşmaları halinde ülkenin nereye sürükleneceği konusunda hiçbir kimsenin öngörüsü yoktu.

Darbe bastırıldıktan sonra, bütün iletişim araçlarına hakim olan Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ın, darbeye teşebbüs eden cemaat ve üyeleri hakkındaki söylemleri çarpıcıydı.

Her fırsatta ‘inlerine gireceğiz’ diye hedef gösterdiği Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili sözlerini yeterince sivrilten ve keskinleştiren Erdoğan’ın, bunu yaparken, geçmişe dönük itirafları da çok dikkat çekici oldu.

Diyordu ki;

"Bizler de bu yapıya tüm siyasiler gibi iyi niyetle destek olduk. Açık konuşuyorum ben de şahsen pek çok görüşüne katılmasam da bunlara yardımcı oldum………"

Cemaat hakkındaki tavırlarının 2010 yılından itibaren değiştiği ve  2012'de bu yapıyla ilgili tavrı daha net olarak ortaya koyduklarını söyleyen de kendisi.
Erdoğan’ın, "15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" gündemi ile toplanan Olağanüstü Din Şurası'nda yaptığı bu konuşmada dile getirdiği konular, ayrıntılarıyla irdelendiğinde çok çarpıcı.

Ama, sonunda söyledikleri hepsinin üzerine çıkan çarpıcılık ve etkileyiciliğe sahip.

Diyor ki;

‘’Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsü içindeyim. Bunun için hem rabbimize, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin."

Yaşananlara bakınca, bunları yaşatanlar sorumluluklarının gereğini yapmalıdır demek gerekiyor. O yüzden, mevcut siyasi yapıyı ve devlet mekanizmasını elinde bulunduranlar hem işlenen suçlara karşı hem de siyasal sorumluluklarının gereğini eksiksiz yerine getirmelidir.

Evet,

Yargılanacaklar yargılanmalı,

Evet,

İstifa edecek olanlar da istifa etmelidir…

Öngörüsüzlük,

Dere geçerken at değiştirilmez söylemi,

Nihayetinde toplumsal yararı olmayan eskimiş düzen modellerinde ısrar,

Karanlıktan çıkmayı değil, karanlığın dehlizinde kaybolmayı getirir…

Türkiye, bu ve benzeri tabloları hak etmiyor. Hele ki, böyle bir tablonun ardından özgürlüklerin kısıtlandığı, denetimin parlamenter sistemin dışına çıkartıldığı, TBMM’nin adeta devre dışı bırakıldığı OHAL gibi durumları hiç hak etmiyor.

Kazanımlar, darbe girişimi sonucu oluşturulan kaotik bir ortam aracılığıyla toplumların elinden alınırsa, yeni toplumsal ayaklanmalar ve darbe girişimlerinin de yolu açılabilir.

Dolayısıyla, tarihin sosyolojik ve siyasal süreçlerini iyi okuyarak ülkeyi hak ettiği yere taşımak gibi bir sorumluluk herkesin önünde duruyor. En fazla da, iktidar gücünü elinde tutanların önünde.

Aksi halde, tarih ve toplum hiçbir zaman affetmez…

 

 

Bu yazı toplam 77 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi