Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

Sefiller

Sefiller

İki gün önce bir dostumun oğlunun sünnet düğününe davetliydim sağcısı solcusu liberali komünistin den ülkenin her bölgesinden insan vardı Ev sahibi Neşet Ertaş hayranıdır Ozan’ın türkülerinden hazırlanmış bir konserini izledik mest olduk sanatın ve gerçek sanatçının farklı düşünen insanları nasıl birleştirdiğini ve kaynaştığını  bir kez daha bu düğünde gördüm Bundan dolayı diyorum ki sanat hayattır ve sanatın dokunduğu her yer çiçeklenir güzelleşir Çünkü sanat insanları birleştirir kaynaştırılır kardeşlik Bağları ile bağlar Neşet Ertaş ustayı dinlerken Hepimiz bir Yürek olduk hep birlikte alkışladık birlikte üzüldük birlikte Sevindik coştuk onun söylediği türküleri hep bir ağızdan söyledik Kürt Azeri tekerlemeden türkülerin ritmine uyarak hep birlikte al kışladık şimdi Ozan’ın gerçek sanatı ifade eden bir türküsünü sizlerle paylaşmaya çalışacağım
Bahar Gelmiş cümle Güller Açmış / Baharda Gül Gül de Bahar ne güzel / goncalar açılmış güller seçilmiş Yağmur yağmış fidanları beslemiş / Seher Vakti Bülbül Gülü seslenmiş Baharda Gül de Bahar ne güzel / Güller sinesini Açmış yerlere güneş doğmuş Reha vermiş Bağlara Bülbül Gül aşkına düşmüş dillere gibi altmış yaşını geçiyorum yoksulluk ve Bilgisizlik yüzünden Henüz bir damak zevki oluşturamadım besleyici değeri yüksek olan gıdaları yiyemedik bende ülkemdeki milyonlarca insan gibi ekmek ve peynirle ancak karnımı doyura bildim bir damak zevki oluşturamadım ama okuyarak kendi imkanlarımla bir müzik zevki oluşturabilirim güzellik olmadan insan yaşayamaz insanın en temel ihtiyacı sadece yiyecekler değildir en önemli ihtiyacı müzik resim yazmak gibi sanatsal faaliyetlerdir şimdi toplumumuzun yarısının resim sanatıyla diğer yarısının
Da şiir roman ve Öykü gibi Edebiyat eserleri ile uğraştığını düşünelim bütün bu insanlar durakta yolda kahvelerde meydanlarda bir araya geldikleri zaman neleri tartışacaklarını düşünün sanatta eğitim gibi gücün anahtarıdır emekçilerin bu gücü ellerinde bulundurduklarını düşünelim kardeş ve barış içinde güzellikler içinde yaşamak istiyorsak sanatta edebiyatta ve bilimle ilgilenmeniz gerekir sanatın ve edebiyatın bu yüksek etkisi yüzündendir ki dünyanın her yerinde iktidarlar sanatı kendi egemenliği altında tutmaktadırlar ülkenin yazarlarını filozoflarının eğitimcilerini ve bilim insanlarını kendi memurları haline getirmek istemektedirler bu oyunu Bozan ilk sanatçılardan biri Rus şairi Puşkin’dir Bu yüzden çar tarafından Sürgüne gönderilmiştir Puşkin’in başına gelenler Türkiye’de Nazım Hikmet ve Mehmet Akif Yılmaz Güney Cem Karaca
Gibi sanatçıların başına gelmiştir Ulu yazar Tolstoy Dostoyevski gibi dünyanın bu büyük yazarları da çarların gazabına uğramış tırlar sanat ve edebiyat baskının yasakların olduğu yerlerde gelişmez Bu yüzden demokrıtos Descartes platon sponeze ve kant  gibi Dünya büyük filozofları özgürlüklerini etkiler korkusundan dolayı hiç evlenmemişlerdir demokrasinin olduğu ülkelerde sanatın ve eğitim gelişmiştir Halkın gelişmesinde en büyük pay her zaman sanatın olmuştur Bu yüzden sanat hayattır diyorum
Şimdi dünyanın önemli yapıtlarından olan bir kitaptan Victor Hugo’nun Sefiller isimli kitabından söz etmeye çalışacağım Hugo bu eseriyle iç dinamikleri arızalanmış Fransız toplumunun bu yaralarını iyileştirmeye halkın yeniden Barış sevgi ve dönmesi için çaba harcıyor Bu kitabı gerçekten okumak gerekir Roma’nın önemli kahramanlardan biri piskopos Tur hayatını dine ve insanlığa adamış Mansız mülksüz bir insandır kız kardeşiyle Sakin sessiz Münzevi bir hayat yaşamaktadır aldığı maaşı hastalara kimsesizlere ve yoksullara verir kapısı herkese açıktır İsa gibi İnanır tüm insanların örnek alabilecekleri bir kişiliği vardır Charles baud eler Sefiller bir merhamet kitabıdır gerçekten insanlığın bu adamdan öğreneceği çok şey vardır Sırf bu adamı iyi tanımak için okunur Bu roman Victor Hugo boşu boşuna anlatmamış bu piskoposu Hugo İsa gibi inanmak diyor inanan herkesi İsa gibi inanmaya davet ediyor bunun önemini ve yolunu da gösteriyor bu romanın önemi sahnesinden 1’de ekmek çaldığı için 20 yıla mahkum olan romanın baş kahramanı Jean valjan bu piskoposa misafir olmasıdır Jean Valjan bir kaçaktır Jean Vanjan Gecenin bir saatinde kalkar evin en değerli eşyaları olan Gümüş yemek takımlarını alır evden çıkar gider Kısa bir süre sonra yakalanır piskoposun karşısına çıkarılır onu gören piskopos hoş sözlerle Size yemek takımları ile şamdanları da vermiştim onları neden götürmediniz deyince jandarmalar onu serbest bırakırlar Jean valjan piskoposa insanlığa yararlı bir insan olacağının sözünü verir.

Bu yazı toplam 5144 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi