Kürt sorununun çözümü

Kürt sorununun çözümü

 

 

 

On yıllardır dillendirilen ama gerçek bir çözüm önerisinin henüz tartışılamadığı Kürt sorunu konusunda, herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor.

Özellikle de sos, sosyalist yapılar, işçi konfederasyonları, demokratik kitle örgütleri ve meslek odaları.

Siyasal iktidarın diline pelesenk ettiği ama gerçekleşmesi için realiteye dayanan adımlar atmaktan kaçındığı çözüm süreci üzerine, sözünü ettiğim kurumlar herkesten çok kafa yoruyor.

Onlardan  İnsan Hakları Derneği (İHD), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) geçtiğimiz günlerde ortak bir heyet oluşturdu. Heyet, bölgeye gidip son verileri içeren bir inceleme yaotı. Buna göre yeni tespit ve önerilerini içeren bir de rapor yayınladı.

Heyetin tespit ve önerileri bulunan raporun özeti şöyle:

‘’Kürt sorununun çözümünde 2013 yılında başlayan ve Temmuz 2015'de sona eren çatışmasızlık döneminin beklentileri yükselttiği ve halkın çatışmasızlığın öneminin kavradığı, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yeniden çatışmalı döneminin başlamasının devlet tarafından sorunun siyaset yolu ile çözülmek istenmediğinin görüldüğü anlaşılmıştır.

Halk bunun sebebini Cumhurbaşkanı'nın ve partisinin siyaseti olduğunu düşünmekte ve buna öfkelenmektedir.

Yeniden başlayan çatışmalı süreçte sivil halktan birçok kişinin yaşamını yitirmesi ve yaralanması, ekonomik yaşamın tamamen durması doğal çevrenin tahrip edilmesi halkın değer yargılarının dikkate alınmaması ve halka kötü davranış halkı bezdirmiş ve öfke biriktirmesine sebep olmuştur. Halkın ya hemen barış ya da hemen savaş noktasında olması bunu göstermektedir.

Mülki amirlerin ve güvenlik görevlilerinin iç güvenlik paketindeki yasal yetkilere sığınarak anayasaya ve temel hak ve özgürlüklere aykırı tutum ve davranışlarda bulunması oldukça vahim bir durumdur. Özellikle il idaresi kanunu ile polis kanunun anayasanın üzerinde görülmesi pratikte bizzat tarafımızca tespit edilmiştir. Bu durum Türkiye'nin hızla bir polis devleti haline getirildiğini göstermiştir.

Anayasa'da düzenlenen hak ve özgürlükler ile anaysa madde 90 uyarınca Türkiye tarafından kabul edilen ulusal üstü insan hakları belgeleri mülki amirleri, savcı ve yargıçları ve emniyet görevlilerini ilgilendirmemektedir. 90'lı yıllarda hukuk dışına çıkan devletin şimdi kendisini polis devleti kanunları ile hukuk içinde kalıyorum aldatmacası yaşadığını tespit etmiş durumdayız.

Heyetimiz bizzat valiye kanunsuz emirlere uymamaya ve kanunsuz emir vermeme konusuna değinerek temel hak ve özgürlüklere bağlı kalması gerektiğini hatırlatmıştır.

Hakkari Çukurca'daki Gümrük memurlarının HPG tarafından alıkonması ve bu nedenle her iki gümrük kapısının kapatılması ekonomik ve sosyal yaşamı olumsuz etkilemiştir. HPG'nin bir an önce alıkoyduğu kişileri serbest bırakması gerekmektedir. Devletin de ekonomik ve sosyal yaşamın devamı bakımından gümrük kapılarını açık tutması sağlanmalıdır. 

Hakkari izlenimlerimiz göstermiştir ki, çatışmalı süreçte yoğun ihlaller yaşanmaktadır. Halk 80'li ve 90'lı yıllarda yaşananları gayet iyi hatırlamaktadır. Kimse benzer şeyleri yeniden yaşamak istememektedir.

Bu nedenle tarafların acilen silahları susturması ve çatışmasızlığı sağlaması bunun için de tarafların bir an önce diyaloğa geçmesi gerekmektedir.’’

Değerlendirmeler içinde katılmadığınız ya da karşı çıktığınız noktalar olabilir. Ama, benim ekleyeceğim tek bir cümle bile yok.

Son günlerde yaşanan kaos ortamına, gerçekleşen saldırılara ve ölümlere, ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına bakılması bile yukarıdaki değerlendirme ve önerilerin kıymetini bir kez daha artırmaktadır.

Daha fazla insan ölmeden, daha fazla geç olmadan, düşünmenin ötesine geçip hareket edilmelidir…

 

 

Bu yazı toplam 87 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi