Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

İNSAN MİKROP MİKROP İNSAN

İNSAN MİKROP MİKROP İNSAN

 

Her zaman olduğu gibi yine konumuz insan.

İnsanın varlığı, davranışları, yaratıcılığı, aptallığı, zulmü, sevgisi, insanın neyle nasıl yaşadığını biliyor musunuz?

Bu konuda herkesin bir fikri vardır tabi.

bu konuda en çok akıl yürütenlerden biriside ünlü Rus yazar Tolstoy insan ne ile yaşar isimli bir roman yazmış.

İnsanın sevgiyle yaşadığını uzun uzun anlatmış.

Ben sizlere farklı bir cepheden insanın mikroplarla yaşadığını anlatmaya çalışacağım.

Anasından, babasından, çocuklarından ve eşinden daha yakın dostu, yoldaşı mikroplar...

Varlığını mikroplara borçlu.

İnsan vücudunda iki kilo mikrop taşırmış.

Bende bilim adamlarından öğrendim.

Köşe bucak kaçtığımız korkusundan sindiğimiz mikropları içimizde taşıyoruz.

Çalışıp çabalayıp büyümelerinin, gelişip çoğalmaları için onları itinayla başlıyoruz.

Yıllar önce bu mikroplar yüzünden ince bağırsaklarımdan ameliyat oldum.

Yeterli beslenemediğim için bu mikroplar beni zehirlemişlerdi.

Ameliyattan sonra bağırsaklarımdan çıkıp akciğerlerime girip vereme dönüştüler.

Sağolsun doktorlar onları oradan da çıkardılar.

Bu defada beynime ve ruhuma girip psikolojimi bozdularb

15 yıldır beynimden çıkarmak için mücadele veriyorum.

İnsanın mikroplarla çok dengeli ve anlaşmalı ortak bir yaşamı var.

Bilerek bilmeyerek insan bu dengeyi bozmamaya çalışıyor.

Bu denge bozulduğu zaman öleceğini biliyor.

İnsan ev sahibi gibi içinde taşıdığı mikroplar yani dertler, gamlar, kederler de kiracı.

İşte insan böyle mucizelerle, gizlerle, sırlarla dolu bir varlık.

Vücudunda hücrelerden daha çok mikrop taşıyor.

Canlıların en dayanıklısı en sabırsızı, en renklisi varlığını mikroplara borçlu mikroplara bağımlı.

Şimdi kendi kendime hiç itiraz etme Sen bir mikropsun diyorum!

Mikrop olmayı seviyorum da.

İnsanı anlamadan evrendeki hiç birşeyi anlayamayız ve çözemeyiz.

Dovstoyevski ölüler evi isimli eserinde insanı anlatıyor.

Bir kısmına insan paçavrası diyor.

Şıllıklar, faişeler, muhabbet tellaları, serseriler, katiller, kumarbazlar, haydutlar, sapıklar sözünü ettiğim gibi Toltoy’da bütün bu olumsuzluklarını alt eden sevgisinden söz ediyor.

Cehennemi aratmayan insanlar gördüm.

Bunlardan biriside annemin babasıydı.

O adamın içinde kesin on kilo mikrop  vardı.

Bu konularda en önemli bilgileri dünyaca ünlü Psikianalist Freud’dan öğrenebiliriz.

İnsanı bütün nitelikleriyle analiz etmiştir. 

Birgün bana o malum sebepten dolayı erkekleri sevmiyor nefret ediyorum demişti.

Vücudunda, ruhunda çok fazla sapkınlık mikrobu taşıyan bir sapık onun hayatını cehenneme çevirmiş.

Türlü türlü insanlar var.

İşin sırrı da burada insanın sapkınlık yönünü iyi anlamak isteyenler ünlü yazar Marquez’in “benim hüzünlü oroppularım” isimli kitabını okumalarını öneririm.

İşte insan garip olduğu kadar da ilginç ve çekici.

Mikropsuz tertemiz doğuyor.

Büyüdükçe yavaş yavaş mikrop yuvası haline geliyoruz.

Yani hem mikrobun kölesi, hemde efendisi oluyoruz.

Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor.

Aynı şeylerden keyif alıyor, aynı şeylerden nefret ediyoruz.

İşte insan böylesine zor ve karma karışık bir varlık.

Kadınlar böylesine bir zoru doğuruyor ve büyütüyorlar.

Bu yazı toplam 1132 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi