Gürültünün altında kalmak

Gürültünün altında kalmak

 

 

Günlerdir, küçük çocuklar tecavüz edilmesi, öldürülmeleri ve benzeri olayları tartışıyoruz. Hep birlikte, toplumsal ahlakı sorguluyoruz. ‘’Bir kereden bir şey olmaz’’ diyen siyasal ahlaksızlığı da unutmuyoruz.

Ama, siyasal ahlaksızlık bunlarla sınırlı değil ki…

Bizler, söz konusu konuyu tartışırken, her krizi fırsata çevirme konusunda ve takiye konusunda üstad olan AKP kadroları, toplumu bu gürültünün altında bırakacak düzenlemeleri yasallaştırıyor.

Karaman'da bir öğretmenin tarikat evlerinde en az 45 erkek öğrenciye tecavüz ettiği iddia edildi. Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği'ne (KAİMDER) yakın kişilerin kiraladığı evlerde kaldıkları öne sürülen 9 ve 10 yaşlarında bulunan öğrencilere tecavüz eden öğretmen ise tutuklandı.

Bu ifadeler, toplumda infial yarattı ve benzer olaylar ardı arkası kesilmeden kamuoyunun gözleri önüne serilmeye başlandı. Sokakta, evlerde, işyerlerinde ve TBMM’de ana gündem maddesi haline geldi. Yarılmalar, tartışmalar, toplumsal ahlakın sorgulanmasında da farklılıklar olduğu görüldü.

Son günlerde, toplumsal rahatsızlığı artıran bir başka konu da kimlik bilgilerinin sızdırılması oldu. Bence çok yeni olmayan bu konu, herkesi dehşete düşürdü.

Tüm bunlar yaşanır ve gürültü almış başını giderken, krizi fırsata çevirmek için pusuda bekleyen AKP kadroları, öncelerden hazırlanan ve sözde ‘’kişisel verileri koruma’’ olarak tanımlanan yasayı yürürlüğe soktu. Bu yasal kılıf altında, fişlemeler yasal güvenceye kavuşturuldu. Özcesi, ‘’HİTLER YASASI’’ artık yürürlüğe girmiş oldu.

Hemen ardından, seçim güvenliğinin sorgulanmasına ve sandık hileleri ile seçime şaibe düşmesine neden olabilecek düzenleme dillendirilir oldu. Hem de, Adalet Bakanı ağzıyla.

AKP, güya ‘kimlik bilgilerinin sızdırılmasına önlem’ olarak sunduğu ‘’YSK’nın paylaşacağı verilere sınırlama getiren’’ düzenlemeyi koydu toplumun önüne.

Kendi iktidarı döneminde yurttaşların kimlik bilgilerinin çalınması ve internet ortamına düşmesi konusunda hesap vermesi gereken AKP, bundan siyasi rant devşirmenin yolunu arıyor.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yaşanan krizin siyasi partilerin seçmen listelerine ulaşmasını engelleme ile sonuçlanacağının sinyalini vermekten çekinmiyor.

50 milyonu aşkın yurttaşın kimlik bilgilerinin, adreslerinin, vatandaşlık numaralarının internet üzerinden ortalığa saçılması nasıl olur ve bunun hesabını kim verecek ?

Bilgilerin kaynağı, çalanların kimliği, ortaya çıkabilecek sorunlar halen tartışılıyor ama AKP’nin bu konudaki en yetkili ağzı olan Bekir Bozdağ, iktidarın niyetini ortaya koyan açıklamalar yapıyor.

Bozdağ’ın açıklamaları, muhalefetin “Bu bilgilerin sızdığının ortaya çıkması Adalet Bakanlığı’nda yürütüldüğü bilinen seçim yasaları ve siyasi partiler kanunu çalışmaları ile ilgili olabilir” yorumuna haklılık kazandırır cinsten.

Dedim ya, önce kriz yaşanmasına zemin hazırlıyorlar sonra da yaşanan krizi fırsata çevirmenin bir yolunu buluyorlar.

 “Bu çalışma içerisinde bundan sonraki seçimlerde YSK’nın paylaşacağı verilere de bir sınırlama getirmeyi planlıyoruz. Eğer mümkün olursa herhangi bir veri vermemesi veya veri vermek ihtiyacı doğacaksa da o zaman TC kimlik numaraları, adresler, doğum yeri, doğum tarihi, anne baba ismi dışında diğer verilerin tamamı gizlenmek ve anonim hale getirilmek suretiyle, sandık numarası ve isim listesi sadece paylaşılabilir. Hangi alternatifi tercih edeceğimize şu anda karar vermedik” sözleri Bozdağ’a ait.

Devamında, ‘’YSK, bundan sonraki seçimlerde yurttaşların kimlik bilgilerini herhangi bir siyasi partiyle bugünkü usul ve yöntemle paylaşmayacak’’ diyor.

Eh, bu söylem de, ortalığın karışmasına neden oluyor tabi ki…

Bu hamle, muhalefet partilerinin seçimlerin güvenlik içinde yapılmasını denetleme görevini elinden almayı amaçlıyor.

Siyasi partiler listeleri alamazsa, seçimin güvenliğinden söz edilemez. Adrese dayalı seçim sistemi içinde bir seçmenin nerede oturduğu, kim olduğu, kimlerin oy kullandığı, mükerrer oy kullanılıp kullanılmadığı, boş binalara seçmen yazılıp yazılmadığı, Suriyelilerin oy kullanıp kullanmadığı nereden bilinecek ki ?

Bu tablo, her seçimi daha kuşkulu hale getirecektir.

İşte buna, gürültünün altında kalmak denir. İktidar, ‘’Hodri meydan, altta kalanın canı çıksın’’ diyor.

Gezi eylemlerinden bu yana uyarıyor, ‘’Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’’ diyorduk. Görülen de o ki, evde, işyerinde, sokakta ve TBMM’de, kısaca her yerde mücadele bitmedi, bitmeyecek, sürecek…

 

 

Bu yazı toplam 68 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi