FUTBOL SEVMEZ TARAFTARLAR...

FUTBOL SEVMEZ TARAFTARLAR...

Taraftarların durumuna bakarak, futbolda sevme nesnelerinin çeşit çeşit olduğunu fark edersiniz. Taraftarlar, özellikle Can Kozanoğlu'nun Bu Maçı Alıcaz'daki...

Taraftarların durumuna bakarak, futbolda sevme nesnelerinin çeşit çeşit olduğunu fark edersiniz. Taraftarlar, özellikle Can Kozanoğlu'nun Bu Maçı Alıcaz'daki deyimiyle "futbolsevmez taraftarlar", sadece takımlarını severler. Oyundan, hatta "ölümüne" destekledikleri takımlarından da çok aslında kendi güç gösterilerine, tribündeki egemenlik alanlarına tutkundurlar. Futbol dünyasının diğer olaylarını yan gözle ve araçsal bir mantıkla ("bize yarar mı?") izlerler; güzel bir maçtan zevk alacakları bile şüphelidir. Has futbolseverlerse, oyunun kendisine tutkundurlar. Takım dizilişlerini, taktikleri tutkuyla izlerler, sadece gollerden ve spektaküler hareketlerden değil, oyunun rutininden de zevk alırlar; üst düzey taktik mücadeleyle oynanmış bir 0-0, onları bir gol sağanağından daha fazla mesut edebilir. Bazı futbolseverler, oyunla beraber hatta belki ondan da çok, futbolun âlemine tutkundur. Bu dünyada efsaneler, ikonlar, fetişler bulurlar: Formalar, 'özel' bazı futbolcuların kişilikleri ve dramları, gönül tellerini titretir. Kimisiyse futbol ortamını bir sosyal ilişki ağı olarak sever; en gevrek vakitlerini stadda ya da futbol sohbetinde geçirmekte, neşesini öyle bulmaktadır.

 

Yanlış anlaşılmasın; "futbolsevmez taraftarları" bir kenara koyarsak, taraftarla futbolsever arasında güçlü akrabalık bağları vardır ve andığımız futbolsever davranışları (ya da futbolsevere özgü "davranış bozuklukları") taraftara yabancı değildir.

 

Dolayısıyla, Simon Kuper'in ünlü kitabının başlığından (Futbol Sadece Futbol Değildir) ilhamla söylersek, futbol sevmek sadece futbolu sevmek değildir. Futbolu nasıl sevdikleri, futbolda neyi sevdikleri, insanlar hakkında çok şey söyler.

 

Futbolu bilmek, daha hassas bir mevzu. Mesleği futbol olanların ve gazetelerin futbol yorumcularının, bunlar arasında da özellikle eski futbolcuların ve Spor Akademililerin bir çoğu, herkesin futbol üstüne bilip bilmeden ahkâm kesmesine ifrit olur. Oysa futbolun bir sırrı da budur:

 

'BEN OLSAYDIM...'

 

Hemen herkes mütâlâa verebilir futbola dair. Elbette oyunun inceliklerine herkes vâkıf olamaz, elbette bol bol saçmalanır; fakat önünde sonunda çok basit bir oyundur futbol, bu da ona azıcık aşinâ olan herkese bir şey söyleme imkânı tanır - üstelik ahkâm keserken bir yarı-doğruya işaret etme ihtimali de her zaman mevcuttur! Hemen her ülkede erkek nüfusun büyük çoğunluğu en azından çocukluğunda azıcık top oynamıştır ve bu tecrübeden gelen görgüyle, "ben olsaydım" hasediyle her pozisyon için bir iddiada bulunabilirler. Profesyonel, yarı-profesyonel, amatör, hatta tamamen 'cahil' milyonlarca kişi tarafından yorumlanabilmesi, üstünde konuşulabilmesi, bu kendine mahsus "demokrasi", futbol sihrinin bir parçasıdır.


HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.