Barış mı?

Barış mı?

 

 

Yarın, Dünya Barış Günü.

Bir çok ülkede milyonlarca insan alanlarda BARIŞ talebini dile getirecek, siyasal iktidarlara dünyanın geleceği için çağrılar yapacak.

Ama, bu ülkeler arasında Türkiye olmayacak, olamayacak…

Niye ?

Çünkü, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması ve beraberinde Bakanlar Kurulu’nca çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) içerikleri gereği alanlarda iktidarın düşüncesine uymayan muhalif gösteri ve yürüyüşler yasaklanıyor.

Basın açıklamalarına bile kısmi olarak izin veriliyor. Belki de, son dakikada ona da izin verilmeyecek…

Böyle bir atmosferde, Dünya Barış Günü kutlaması yapılması olanaksız.

Böyle bir atmosferde, dünya halklarının tümü için BARIŞ talebini dillendirmek de pek olası değil.

Çünkü;

BARIŞ denilince birilerinin tüyleri diken diken oluyor.

BARIŞ denilince ‘VERGİ BARIŞI’ anlıyorlar.

BARIŞ denilince eski ortaklarla BARIŞ akıllarına geliyor.

BARIŞ denilince sınır ötesi kavga ettikleriyle yeni dönemde işbirliği akıllarına geliyor.

Oysa, toplumumuzun ve dünyanın (özellikle de Ortadoğu bölgesinin) on yıllardır özlemini duyduğu BARIŞ ile ülkemizdeki siyasal iktidarın BARIŞ anlayışı arasında uçurumlar var.

BARIŞ, onlar için bir çocuğa verilen isimden öte anlam taşımayabilir.

BARIŞ, onlar için suçluları affetmek yoluyla toplumsal uzlaşı anlamına gelebilir.

BARIŞ, onlar için dün kavgalı olduklarıyla bugün sarmaş dolaş olmak sayılabilir.

Ama,

BARIŞ, onlar için hiçbir zaman halkların kardeşliği anlamına gelmez.

BARIŞ, onlar için hiçbir zaman YURTTA SULH, CİHANDA SULH anlamına gelmez.

BARIŞ, onlar için KOMŞUSU AÇ YATARKEN TOK YATILMAZ diyenlerin çoğalması gibi algılanmaz.

O nedenle,

Aslında bizleri de pek BARIŞ yanlısı saymazlar. Çünkü, bizler işçi ve emekçilerin yani ezilen sınıfların iktidarını hedeflediğimiz için ‘’Bunlar toplumsal barışı istemezler aslında’’ biçiminde propaganda yaparlar.

BARIŞ, sizin cinayetlerinizin üzerine örtülen bir örtü ise,

BARIŞ, banka hesaplarınızın kabartılmasıysa,

BARIŞ, hak ihlalleriyse,

BARIŞ, kavganızın mübarek olmasına yol açan bir argüman gibi görülüyorsa,

BARIŞ, herkesin talep edeceği bir şey olmayacağı gibi algılanıyorsa,

Batsın sizin bu BARIŞ anlayışınız…

Dünya halkları, DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’nü daha yaşanabilir coğrafyalar, iklimler, sömürünün azaltıldığı, siyasal hırslar uğruna savaş çığırtkanlığının yapılmadığı özlemleri adına önemsiyor.

İşte, görüyor musunuz, BARIŞ kelimesinin içeriğinde bile anlaşamıyoruz. Hal böyleyken, şimdilerde, ülkeyi darbelerden koruyacak, demokratikleşmeyi geliştirecek bir milli mütabakattan söz ediliyor.

BARIŞ’a karşı tahammülsüz olanlarla yan yana durmak hiç kolay değil. Hele ki, söz konusu olan memleketse, memleketin yarattığı tüm değerlere sahip çıkanlarla, memleketi kendi şirketleri gibi görüp ‘zarar’ hissine kapılarak parsel parsel pazarlayanlarla aynı şeyi düşünme lüksümüz yok.

BARIŞ, içerik olarak sorgulanıp gerçek değerine kavuşturulmadıkça, hayatında hiçbir dönem BARIŞ yanlısı olmayanların ağzında eritilen bir şeker olmaktan öteye geçemez.

Ve Anadolu toprakları, gerçek bir BARIŞ iklimini yaşayamaz.

Savaşsız, sömürüsüz ve BARIŞ içinde bir dünya için her zamankinden daha fazla mücadele etmeye ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz.

 

Bunu, öncelikle Suriye bataklığından kurtularak yapabiliriz. Yeni dönemde bu adımı atmak umudunu yitirmeden BARIŞ dolu günler dilerim…

Bu yazı toplam 73 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi